Meclis üyeleri, sahil kiralamaları ve FSRU projesini “Online Buluşmalar”da değerlendirdi
Kesanonline.com tarafından her hafta Çarşamba günü canlı olarak yayınlanan “Online Buluşmalar“ın bu haftaki konukları Keşan’ın seçilmiş siyasi temsilcileri oldu.
Keşan Belediye Meclisi üyeleri “Cumhur İttifakı”nı temsilen Nehir Gergin ve Barbaros Tokgöz, ve “Millet İttifakı”nı temsilen de Feridun Tümer ve Zafer Topçu Keşan basınından gelen soruları yanıtladı.

Konuklara Keşan basınından gelen sorular bu kez, Sazlıdere’de yapılması planlanan FSRU İskelesi için Keşan Belediyesi’nin görüşü ve sahilllerdeki kiralamalar konusunda vicdanen rahatsızlık duyup duymadıkları oldu.
Basın mensupları tarafından “Geçtiğimiz dönem Keşan Belediyesi Sazlıdere yapılması planlana FSRU projesi için yapılmaması yönünde karşı görüş sergilemişti. Bu dönem belediyenin bu konudaki tutumu ne olacak?” şeklinde gelen soruyu, konuklar şu ifadelerle cevapladı:
Sazlıdere’de FSRU Limanı


“Trakya gelişecekse, biz istemesek de orası uygun görülmüş, yapılacak”
Barbaros Tokgöz; “Bu konu ile ilgili gerçekleştirilen toplantıya birlikte katılım sağlanmış ve itirazlar yapılmıştı. Ancak liman yılda 1 ya da 2 kullanılacağı için ben yapılması taraftarıyım ve Keşan, Trakya gelişecekse biz istemesek de orası uygun görülmüş ve bu liman oraya yapılacak.”

“Bizim için Sazlıdere FSRU Projesi, Alparslan Türkeş Meydanı gibi siyasiydi”
Nehir Gergin; “BOTAŞ’a parti temsilcileri ile bir ziyaret gerçekleştirmiştik ve orada bize proje yapılırken zeminde var olan endemik bitkilerin karşılaşacağı sorunlar ve alınacak önlemlerle ilgili detaylı bir sunum yapıldı. Orası acil durumlarda kullanılacak bir nokta, beyaz madde bulundurmuyor (petrol ve türevleri yok.) sadece sıvılaştırılmış bir gazın, deprem, savaş vs. gibi durumlarda Türkiye’ye verilebilmesi için senede 1 ya da 2 kez kullanılacak bir yer. Gemilerin körfezin içerisine girişi en büyük korkumuzdu. Onlarda, ‘Gemiler buraya motorla girmeyecek açıkta kalacak ve açıktan römorkörlerle çok yavaş bir şekilde çekilerek limana yanaştırılacak.’ dediler. Bunlar bizim sorduğumuz sorulara aldığımız cevaplardı ben de bu cevapları kamuoyu ile paylaşayım diye anlatıyorum. Projeyi savunmak için anlatmıyorum. Keşan belediye meclisine gelen ‘Biz belediye meclisi olarak bu konuya hayır diyelim’ şeklinde bir öneri vardı. Bunun geliş şekli, geliş tarihi ve getirilme üslubu itibariyle biz siyasi bir şey olduğunu düşündük ve Feridun bey ‘Alpaslan Türkeş Meydanı isim değişikliği siyasidir’ dediyse bizim için de Sazlıdere FSRU Projesi siyasiydi. Biz bu siyasi manevrayı görmek tarafında değil yok saymak tarafındaydık. Burada yok saydığımız FSRU projesi değildir. Millet İttifakı’nın bize getirdiği önergedir. Nitekim Keşan Belediye Meclisi’nin buna ‘Hayır’ demek gibi bir yetkisi yok. Yetkimizin dışında bir şey. Sonrasında zaten Millet İttifakı çoğunluktaydı. Biz de ‘Bu belediye meclisi kararı değil ama siz kaldırın elinizi <Hayır> deyin belediye meclis kararı olsun.’ dedik. Yani MUÇEV konusunda kaldıki eskiden konun adı sahillerin kiralanmasıydı, Erikli’ye su getirilmesi konusunda meclisteki çoğunluğunuzu kullanarak <Hayır> dediyseniz, ‘Buyrun FSRU’da da <Hayır> deyin, bize ihtiyacınız yok.’ dedik. FSRU projesi bizim için ayrı bir konu. Biz de Saros’u seviyoruz, çevreciyiz, maviyi, yeşili seviyoruz ve koruyoruz. Bu konu yanlış anlaşılmasın.”

“Sözleşmede yazılanlar, anlatıldığı gibi değil. Kime güvenelim?”
Feridun Tümer; “Biraz geriye gideceğim. O yıllarda Yayla Limanı yapılıyor. O dönemdeki siyasilerimiz, Yayla Limanı’nı öyle bir anlattılar ki; ‘Marinalar, oteller yapılıyor, doğaya hiç bir zarar verilmiyor.’ Biz o döenemde bir hareket başlatık 4 – 5 kez Ankara’ya gittik. Dönemin siyasileri hararetli bir şekilde karşı çıkıp burada doğa katliyamı yapılacak deyince bir milletvekili ağabeyimiz şu lafı kullanmıştı; ‘Siz solcular her şeye karşısınız.’ Evet, biz solcular her şeye karşıyız gibi gözüküyor ama işte Yayla ortada. Düzeltilemez bir harabe orası. Sahilde 11’e 11 futbol oynarken denize girmeye kumumuz kalmadı. Niçin? Otel mi yapıldı? Turizme katkı mı sağlandı? Hiç bir şey yok. Bir gerekçesi yok. Bunu ben yaşadığım için çok iyi biliyorum. 18 yaşındaydım, Uzunköprü’ye OSB ve arıtma tesisi kurulacak diye gidip eylem yapmıştık ve bir ton daya yedik. Ergene’yi 30 senedir temizleyemiyoruz. Zehir akıyor, binlerce insan kanser oldu. Evet, BOTAŞ’a gidildi ama BOTAŞ bu işin sahibi tabi ki güzel anlatacak. İlçe Başkanımın söylemlerinden yola çıkarak bunu söylüyorum orada genel müdür bana güvenin diyor. Böyle bir şey kabul edilemez. Yarın siz orada olmayacaksınız. Ben kağıda güvenirim. Kağıtta ‘Her ay 5 gemi girecek’ yazıyor. ‘Ama ihtiyaç olursa girecek, biz bunu söylüyoruz.’ diyorlar ama sözleşmede böyle yazıyor. Alttaki ekolojik zemine ciddi zararlar vereceğini 2’inci ÇED raporu söylüyor. İlk başladığında meclis kararı almış ve bu kararın şöyle bir faydası var, Keşan Belediyesi olarak; ‘Burayı yapacaksınız ama burası bana yakın, mücavir alanlara taribat vereceketir.’ diyerek davayı destekliyor ve iptal edilmişti. 2’inci ÇED Raporunda da biz bunun için getirdik, acileyeti vardı, kararın bir an önce verilmesi gerekiyordu. Siyasi bir kaygı ile getirmedik. Bir dönem önce geldiğinde de AKP’li üyeler onay vermişti. Olabilir öyle görüyorlardır. Ben Yayla’da yaşadığımı yaşamak ve çocuklarımı böyle kötü bir miras vermek istemiyorum. Müsterihim, Yayla ile de Ergene ile ilgili de gereken mücadele verildi. İnşallah 20 yıl daha yaşarım, kardeşlerimiz yaşarlar ve görürler, inşallah benim pişmanlıklarımı, uğraşmalarımıza rağmen yapamadıklarımı böyle bir platformda anlatmazlar. Oradaki liman için hala içim yanıyor. Burada da mücadelemiz bunun için. Saros gibi bir inciyi kaybetmeyelim derim ben. Ana sözleşmede yazılanlarda hiç anlatıldığı gibi değil. Kime güvenelim? Genel müdür 10 sene sonra yok.”

“Saros’a kıymayalım”
Zafer Topçu: “BOTAŞ’taki toplantıya bende katıldım. Güzel bir sunum yapıp anlattılar. Ama ben de anlatılanlardan Saros için tatmin olmadım. Mustafa başkanımız da yanımızdaydı ve detaylı bir şekilde her şeyi genel müdüre sordu. Saros’a kıymayalım diyorum ben. Buraya ayda 5 gemi gelecek ama 3 sene sonra 50 gemi gelirse ne olacak? Kim itiraza edecek ve ne yapabilecek. Saros bitti arkadaşlar. Onun için bizde grup olarak FSRU limanına karşıyız.”

Bu sorunun ardından bir başka soru da sahil kiralamaları için geldi: “Biliyoruz ki bu çok önemli bir konu. MUÇEV bir şekilde geldi ve bunun bir sorumluluğu var. Bu seneyi de geçirdik. Önümüzdeki yıllarda MUÇEV’in kiraladığı yerleri rehabilite etmek ve halka daha fazla hizmet sunabilmek için ne gibi önlemler alınacak ve MUÇEV kiralamaları konusunda vicadanen bir sıkıntı duyuyor musunuz?” sorusu, konuklar tarafından şu şekilde yanıtlandırıldı.

“O sahiller Keşan halkına tekrar kazandırılmalı”
Zafer Topçu; “İlk başta, ‘Belediyemiz sahilleri alsın ve halkın yararına kullanıma sunsun.’ dedik. Ama sonra tartışmalar yaşandı ve sonuçta MUÇEV gelip sahillerimizi kiraladı. Bundan sonra ne yapabiliriz? MUÇEV’i nasıl gönderebiliriz? kısmına kafa yormalıyız. Sayın Belediye Başkanımızın da bizlerle bir araya gelmesi ve gerekli itirazları ilgili yerler ulaştırmamız lazım. O sahiller Keşan halkına tekrar kazandırılmalı.”

“Belediye devre dışı bırakıldı”
Feridun Tümer; “Samimi olmam gerekirse, o dönem yaşanan iletişim kopukluğundan bu noktaya gelindi. Verdiğimiz kararın arkasındayız. O dönem ki konuşmalarımız ve anlatılanlar kayıtlıdır. Kanunla konuştuk. ‘Kıyı Kenar Kanunu’ net bir şekilde, ‘Mücavir alanlardaki sahiller belediyenin kontrolü altındadır. Bütün denetleme yetkisi belediyededir.’ diyor. Mücavir alanlardaki ruhsat işlemleri de belediyeye aittir ama bu işletmeler maalesef belediyeyi de baypas ederek Edirne’den ruhsatları aldılar. Burada belediye başkanını da suçlamak mümkün değil. Çünkü belediye devre dışı bırakıldı. Keşan belediyesi sahilleri almalı mıydı? Keşke Mustafa bey o gün bende kiraya vereceğim demeseydi. Mustafa beyle bu konuyu istişare ederken orayı kiralamayalım, büfeyi, duşları, tuvaletleri kiralayalım. Sarımsaklı’da bir örneği var ve Keşan belediyesi arşivinde bu konuyla ilgili yapılmış bir çalışmada var. Bir iletişim kopukluğu oldu. Tabiri caizse siyasete kurban gitti. İlk aylarda mecliste acemilik de vardı. Hiç kimse derdini anlatamadım ama biz durduğumuz noktadayız MUÇEV’e değil belediyeye bedelsiz verilmeliydi. Keşke olmasaydı, keşke buraları hiç bir şekilde ihaleye çıkmasaydı. asıl bunu sorgulamamız lazım. Türkiye’deki asıl problem yağma talan düzenidir. Buna karşı çıkmamız lazım. Hiçbirimiz mesleki olarak bu işi yapmıyoruz ve işin uzmanları değiliz. Edindiğimiz tecrübelere dayanarak fikirlerimizi beyan ediyoruz. Asıl tartışılması gereken Volkan kardeşimizin de dediği gibi kanunlara, kanun koyarak buralın peşkeş çekilmesidir. Yoksa biz mecliste tartışmışız osun, olmasın demişiz, ortak noktada buluşamamış tamam ama asıl buraların kiraya verilmemesini tartışmamız gerekiyor.”

“Konuyu en başında tartışabilirdik”
Nehir Gergin; “Feridun beyin söylediklerinin büyük bir kısmına katılıyorum ama bu saatten sonra neyi tartışırsak tartışalım kimseye bir faydası olmayacak. Biz bunu en başında tartışabilir miydik? Evet tartışabilirdik. Meclis konuşmaları zaten kayıtlı aslında tartıştık da. Benim şahsen vicdani hiçbir rahatsızlığım yok. Kendi adım da konuyu çok iyi izah esip anlattığıma inanıyorum. Meclis toplantısından sonra kesaonline.com’a verdiğimiz bir röportajımız da var kayıtlarda duruyor. O konuda çok rahatız. Sahiller halkın konusna biz de katılıyoruz o gün de söyledik ‘Sahiller halkındır.’ Öyle kalmalı mıdır? Kalmalıdır. O günde anlattım konuşmaktan hiç çekinmem bu teklif bakanlıktan bu teklif Sayın Mehmet Özcan‘ın döneminde de çok daha düşük bedelle gelmiş. O gün reddedilmiş. Doğru da yapılmış. Bugün reddetme hakkımız olmadığı için ısrarla dedik ki sahillerin kiraya verilecek kısımları için öncelikle belediye olarak biz alalım ve kiracı olalım. Alt kiracı noktasında da öncelikle kiraya çıkarabileceğimiz alanları sadece verelim ki bu 2 alanla çözülüyordu. Buralarda halkın yoğun kullanmadığı alanlar. Belediyeye ait otelin yanında kalan ve festivallerin düzenlendiği alan. Bu alan şu anda aynı kişiler tarafından kiralandı. Ön görüşmesi yapıldı, biz bu rakama burayı kiralamak istiyoruz dedik. Aynı rakama firma burayı kiraladı. Kiralayacağımız 2 alanla biz bu parayı çıkartırdık ve geri kalan kısımlar da yine halkın kullanımında kalırdı. Çoğunluk vurgusunu yapmamdaki amaç da buydu. Daha iyi şartlarda, daha konforlu yerlerde tatil yapmak isteyen bir kesimde var. Bu kiralamalarla o kesimi de mutlu etmiş olurduk ve Keşan’ın böyle bir yarası da olmazdı. Böyle bir krizden Erikli’nin turizmi için bir fırsat çıkartırdık ve işin sonunda da davayı birlikte açardık. O günde söyledim bugün bunu burada reddetmeyelim, hep birlikte onay verelim sonrasında da yine davayı birlikte açalım. Böyle yapsaydık; 1) öncelikle haklarımızı alacaktık sahiller bizim olacaktı. 2) Davayı da kazanırsak yine biz kazanacaktık. Her şekilde Keşan nasıl kazanırı anlatmaya çalıştığım için vicdaden çok rahatım.”

“O günkü sürece geri dönemiyoruz”
Barbaros Tokgöz; “O gün biz acil koduyla Ankara’da toplantıdaydık ve toplantı sonucunu Nehir arkadaşımıza aktardık. Nehir‘in de konuyu çok iyi anlattığına inanıyoruz. O günkü sürece geri dönemiyoruz. Bundan sonraki süreçte ne yapabiliriz? Meclis nasıl bir karar vermeli? Nasıl geri çevirebiliriz? Tabi geri çevrilebilir mi bir de orası var. Çünkü her yer kiraya verildi. Benim şahsi görüşüm keşke biz alabilseydik yönünde. Bu saatten sonra ne yapabilir onu konuşmamız gerekiyor.”