
Edirne İl Genel Meclisi İmar ve Bayındırlık Komisyonu Başkanı Mehmet Güneş Yılmaz, imar barışına ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Yılmaz, 9 ilçede toplam 25 bin 517 yapı kayıt belgesi alındığını belirtirken, uygulamanın yurttaşların güvenliği açısından ciddi riskler barındırdığını vurguladı.
9 ilçede 25 bin 517 yapı kayıt belgesi
Edirne İl Genel Meclisi’nin ekim ayı toplantıları başladı. İlk oturumda İmar ve Bayındırlık Komisyonu’nun imar barışı sürecine ilişkin raporu görüşüldü.
Komisyon Başkanı Mehmet Güneş Yılmaz’ın sunduğu rapora göre, Edirne merkez dahil 9 ilçede alınan toplam yapı kayıt belgesi sayısı 25 bin 517 oldu. Bu belgelerin 22 bin 416’sı halen aktifken, 3 bin 101’i iptal edildi.
Aktif belgelerin 18 bin 157’si konut, 2 bin 812’si ticari, bin 447’si ise karma nitelikte.

“Denetimsiz yapılaşmayı ödüllendirdi”
Yılmaz, imar barışının şehircilik ilkeleri ve kamusal yarar açısından ciddi sakıncalar taşıdığını ifade ederek şu değerlendirmede bulundu:
“Uygulama, yapıların dayanıklılığı ve deprem güvenliği gibi yaşamsal kriterler göz ardı edilerek yalnızca beyan esasına göre yürütülmüştür. Bu durum, yurttaşların can ve mal güvenliğini doğrudan tehdit eden bir tablo yaratmıştır. Bilimsel şehircilik ilkeleri devre dışı bırakılmış, kaçak ve denetimsiz yapılaşma adeta ödüllendirilmiştir.”
“Afetlere karşı dayanıklılık belirsiz”
Yılmaz, süreçte yapıların statik sağlamlığına, zemin etütlerine ya da afet risk analizlerine dair hiçbir belgenin aranmadığını hatırlattı:
“Yüzbinlerce yapının deprem, sel veya heyelan gibi afetlere karşı dayanıklılığı belirsizdir. Bu tablo, ilerleyen yıllarda yaşanabilecek can kayıplarının ve yıkımların zeminini hazırlamaktadır.”
“Kapsamlı bir planlama şart”
Gelecekte benzer uygulamalardan kaçınılması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, mevcut yapı stokunun ivedilikle risk analizine tabi tutulmasını, güçlendirilmesini veya dönüştürülmesini önerdi.
Toplantıda söz alan meclis üyeleri de imar barışı süreciyle ilgili kaygılarını dile getirerek, rapora destek verdi.

Komisyon raporunda ayrıca, uygulamanın geçici niteliği ve plansız şekilde yürütülmesinin birçok bölgede mülkiyet ve hak kayıplarına neden olduğu vurgulandı. Kaçak yapıların yasal hale getirilmesiyle imar planı bütünlüğünün bozulduğu, planlı inşaat yapmak isteyen yurttaşların ise komşu parsellerdeki uygunsuz yapılar nedeniyle mağdur duruma düştüğü belirtildi. Bu durumun kamu yararı ilkesini zedelediği gibi, adalet ve eşitlik açısından da ciddi sorunlar yarattığı ifade edildi.