“Gıdamızı nasıl üretiyor, paylaşıyor ve tüketiyoruz, durup bir düşünmenin vakti geldi.”
Yakın zamanda TBMM’ye sunulan Dünya Sağlık Örgütü raporuna göre, Türkiye’de her 4 kişiden 3’ü şişman ve hareketsiz. Bu rakam, nüfusun yüzde 30’unun obez olduğuna işaret ediyor. Uzmanlar, gıda üretim, arz ve tüketim biçimlerinin değiştirilmesi konusunda uyarılarda bulunuyor.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Temsilciliği tarafından yapılan açıklamada, beslenme tarzı ve yeme alışkanlıklarının küreselleşme, şehirleşme ve gelir artışının etkisiyle epeyce değiştiği belirtilerek, “Son yıllarda mevsimsel ve bitkisel ürünler ve lif yönünden zengin yiyeceklerden uzaklaşarak, ağırlıklı olarak şeker, yağlar, tuz, işlenmiş gıdalar, et ve diğer hayvansal ürünlerden oluşan yiyeceklerle beslenmeye yöneldik. Süpermarketlerin raflarında daha karlı ürünlere öncelik verildiğini düşünecek olursak, tarımsal üretimden gıdanın işlenmesi ve perakendeye, artık taze ve yerelde üretilmiş gıdalar için pek yer kalmadı. Hepsinin ötesinde, artık evde yemek hazırlamaya daha az vakit harcar, daha ziyade süpermarketlere, fast food’a ve dışarıdan yemek siparişine bağımlı yaşar olduk. Yeme alışkanlıklarımızdaki değişiklikler ve hareketsiz yaşam tarzımız sadece gelişmiş ülkelerde değil, düşük gelirli ülkelerde de obezite sorununu beraberinde getirdi. Bugün, dünya genelinde fazla kiloluluk ve obezite sorunu yaşamayan tek bir bölge bile kalmadı diyebiliriz.
Tahminler, 2025 yılına kadar her iki kişiden birinin bu sorunlardan muzdarip olacağına işaret etmektedir.” denildi.
FAO Türkiye Temsilciliği’nden yapılan açıklamada, hükümetlerin sağlıklı beslenme alışkanlıklarını korumak ve özel sektörün daha sağlıklı gıda üretmesini desteklemek için uygun teşvikler sunma yoluyla politika ve kanunlar getirmesi gerektiği savunularak şu önerilere yer verildi, “Hükümetler eliyle, yerelde gıda üretim ve tüketim çevreleri oluşturarak yerel ve taze gıda tüketimi kolayca teşvik edilebilir. Ayrıca, okullarda ve evlerde gıda, beslenme ve mutfak becerileri eğitimi sunulabilir. Özel sektör, öz kaynaklarını daha verimli kullanmak, mümkün olduğunda yerelden satın almak, beslenme ve gıda güvenliğini savunmak yoluyla bir fark yaratabilir. Özel sektör, güvenilir ve besleyici gıda için yenilikçi teknolojileri geliştirme konusunda büyük bir rol oynayabilir. Çiftçiler ise, daha karlı ürünler yetiştirmek yerine meyve, sebze, baklagiller ve kabuklu yemişler gibi çeşitli besleyici gıdaların üretilmesine odaklanabilirler.”
Tüketiciler arasında gıdanın nereden geldiği ve nasıl üretildiği konusunda artan bir ilgi oluştuğu ifade edilen açıklamada, “Bu tür artan ilgi ve talepler beslenme alanından da olumlu sonuçları beraberinde getirebilir. Tüketiciler olarak bizler, ayrıca yerel gıda üreticilerini destekleyebilir, daha sağlıklı beslenme tarzlarını benimseyebilir ve gıda israfını azaltabiliriz. Gıdamızı nasıl üretiyor, paylaşıyor ve tüketiyoruz, durup bir düşünmenin vakti gelmiştir.
Eğer doğru şekilde hareket edilirse, herkesi sağlıklı gıda ile buluşturabilir, insana yaraşır gelirler üretebilir, bugünün ve geleceğin nesilleri için daha iyi hayatlar sunabiliriz.” denildi.