Genel

“Çiftçi üretemezse dünya aç kalır”

Keşan Ziraat Odası tarafından 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü nedeniyle etkinlik düzenlendi.

Saat 10.00’da, Cumhuriyet Meydanı’nda bulunan Atatürk Anıtı’nda başlayan programa, Keşan Belediye Başkanı Mustafa Helvacıoğlu, Keşan Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Necmi Kaymaz ile çiftçiler katıldı.

Atatürk Anıtı’na çelenk sunulması, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın söylenmesinin ardından Keşan Ziraat Odası Başkanı Hasan Şen konuşma yaptı.

Hasan Şen, Dünya Çiftçiler Günü’nü kutlamak üzere toplanmış bulunduklarını belirterek, “Hepiniz Çiftçiler Günü’ne hoş geldiniz. 14 Mayıs 1946 tarihinde, Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu kurulmuş olup, Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin de üyesi olduğu kuruluş kısaca iFAB olarak bilinmektedir. Uluslar arası Tarım Üreticileri Federasyonu’nun kuruluş günü olan 14 Mayıs bu federasyona üye olan ülkelerde Dünya Çiftçiler Günü olarak kutlanmaktadır. Türkiye’de uluslararası federasyona üye olduğundan ülkemizde de 14 Mayıs Çiftçiler Günü olarak kutlanmaktadır. Yaşamın kaynağı tarımdır. Yaşam devam ettiği sürece de tarım olacaktır. İnsanlığın varoluşundan günümüze kadar yaşamın devam edebilmesi için, tarım önemli olmuştur ve önemini korumaya devam edecektir. Tarımsal üretim ve üretime yönelik politikalar insanlık tarihinin ilk anlarında da bugünde varoluşunu korumuştur. Dünya da bütün sektörlerde olan değişim ve hızlı gelişimler; zorunlu ihtiyaçlarımızı karşılayabilmek için, tarım alanında da olmalıdır. Çünkü zorunlu ihtiyaçlarımızın ana maddelerinin neredeyse tamamını tarım oluşturmaktadır. Dünya da yaşanan salgın ve savaşlar; tarımsal faaliyetlerle geçimini sağlayan üreticilerin, asgari düzeyde etkilenmelerini sağlamak ve mağduriyetlerinin giderilmesinin önemi bir kez daha anlaşılmıştır” dedi.

RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI, ÇİFTÇİLERİMİZE YÖNELİK YENİ PROJELER VE DESTEKLEME ÇALIŞMALARINA İHTİYAÇ OLDUĞUNU GÖSTERMİŞTİR

Dünya da salgın hastalık da olsa, savaşlar da olsa, çiftçinin üretmek zorunda olduğunu geçen yıllarda acı şekilde tecrübe ettiklerini ifade eden Şen, “Tüm dünya da sokağa çıkma yasağı varken bile, çiftçilerimiz üretim yapabilsin diye, sokağa çıkma yasağından muaf tutuldu. Çünkü çiftçi üretemezse dünya aç kalır. Türkiye, Rusya-Ukrayna savaşında yaşanan yağ krizi ve benzeri tarım ürünü krizleriyle, ‘gıda üretiminde kendi kendine yetebilen ülke olmak’ zorunda olduğu gerçeği ile yüzleşmiştir. İthalata ayrılacak kaynakların, Türk çiftçisine destek olarak verilmesinin önemini bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Kısaca salgın hastalık ve Rusya-Ukrayna Savaşı, çiftçilerimize yönelik yeni projeler ve destekleme çalışmalarına ihtiyaç olduğunu göstermiştir. Tarımda üretimin, Salgın hastalıklarda da, savaşlarda da, aksamadan sürdürülebilir olmasının önemi anlaşılmıştır” diye konuştu.

ÜLKEMİZDE DE, TARIMSAL ALANLAR, DAHA KULLANILABİLİR, AMACA UYGUN VE VERİMLİ KULLANILMALI

Hasan Şen, ülke ekonomisinin gelişiminin, tarım ve hayvancılığın gelişmesiyle doğrudan bağlantısı bulunduğunu dile getirerek, “Ülke halklarının refah seviyesinin de, ülkenin tarım ve hayvancılığın gelişmesi ile de bağlantısı bulunmaktadır. Dünya nüfusunun hızla artması, ekilebilir arazilerin son sınırına ulaşmasına neden olmuştur. Üretim-ihtiyaç dengesinin sağlanabilmesi için, birim alandan alınacak verimin arttırılması ve hayvan popülasyonundan ekle edilecek verimin ve genetik kapasitesinin en üst sınırına çıkartılması gerekmektedir. Tarım ve hayvancılık alanında yapılan bütün çalışmalar bu yönde olup, hayata geçirilmekte ve yeni tarım politikaları geliştirmektedir. Tarım ürünlerinin yetiştirilmesinden, hasat edilmesine, lojistik hizmetlerinden son tüketiciye ulaştırılmasına kadar, tarım sektörü üzerindeki olumsuz etkileri, en düşük seviyede tutmak amacıyla projeler hayata geçirilmelidir. Dünyadaki tüm olumsuzluklar, tarım sektörünün ne denli stratejik öneme sahip olduğunu ve toplumsal farkındalık yarattığının da kabul edilmesi gerekmektedir. Ülkeler ne kadar gelişmiş olursa olsun tarımsal üretim yapmak zorundadır. Ülkemizde de, tarımsal alanlar, daha kullanılabilir, amaca uygun ve verimli kullanılmalı, tarımsal üretimin devamlılığı, sürdürülebilir ve sağlıklı gıdaya ulaşılabilir olabilmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

TÜRKİYE’NİN TARIM ALANLARININ BÜYÜKLÜĞÜ, AB ÜLKELERİNİN KAT KAT ÜSTÜNDE

Türk çiftçisinin, zengin toprakların yoksul insanları olmaması gerektiğini vurgulayan Şen, şunları söyledi: “Ülkemizin 24 milyon hektar civarında tarım arazisi bulunuyor. Ancak, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün verilerine göre, bu arazilerimizin yaklaşık 4 milyon hektarı ipoteklidir. Bu veriler, çiftçimizin son birkaç yılda kaygı verecek şekilde borçlandığının göstergesidir. Çiftçimizin kazandığını iddia edenler bu borçlanmayı nasıl açıklayacaklar. Tarım kanununun 21. maddesine göre ‘Tarımsal desteklemeler için bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi milli hasılanın % 1’inden az olamaz.’ 2022 yılında, tarımda yüzde 300’e varan oranlarda maliyet artışı varken, destekleme bütçesi % 30 civarında artmıştır. Destekleme artışının yeterli olmadığı görülmektedir. Bütçe yasaya uygun olmalıdır. Ülkemiz çiftçisinin üretim için, teşvik edici tarımsal desteklemeye ihtiyacı var. Bu gidişe dur denmeli. Yoksa çiftçilerimizin yok oluşunu üzüntü ile izleyeceğiz. Türkiye’nin tarım potansiyeli çok yüksek. Türkiye tarım arazisi varlığı itibariyle dünya ülkeleri içinde 17. sırada yer alıyor. Aynı zamanda Türkiye tarımsal hasılası ile dünyanın en büyük 10. tarım ülkesidir. Ülkemiz Birleşmiş Milletlere kayıtlı 100 ülkenin yüzölçümünden daha büyük tarım arazisine sahiptir. Türkiye’nin tarım alanlarının büyüklüğü, AB ülkelerinin kat kat üstünde. Buna rağmen tarımsal ürünler konusunda çok fazla ithalat yapıyoruz. Sofralarımızın temel ürünü buğday, ayçiçeği yağı ve yemlik mısır, arpa ve benzeri tarım ürünlerini ithal ediyoruz”

TÜRK ÇİFTÇİSİNİN DESTEKLENMEDİĞİ, KALKINMA POLİTİKALARI MAALESEF BAŞARIYA ULAŞAMAMIŞTIR

İthalatların çoğunun Rusya ve Ukrayna’dan yapıldığını kaydeden Hasan Şen, “Savaş nedeniyle gıda fiyatları arttı. İthalatla insanlarımızı beslemenin maliyetinin arttığını, hatta sürdürülebilir olmadığını, dolayısıyla kendi öz kaynaklarımızın önemini, gıda egemenliğinin önemini anlamamız gerekmektedir. Yeterli desteklerden faydalanabilmenin yollarını, acilen planlamamız gerekmektedir. Tarımsal destekler yeteri kadar artmazken, Tarımsal girdi fiyatları artıyor. Ülkemizde çeşitli kalkınma politikaları denendi. Ancak Türk çiftçisinin desteklenmediği, kalkınma politikaları maalesef başarıya ulaşamamıştır. Kalkınma politikalarının başlangıç noktası tarımsal kalkınmadan başlanmak zorundadır. Sözlerime son verirken, tüm çiftçilerimizin çiftçiler gününü kutlar, Tüm çiftçilerimizin; sağlıkla, barış içinde, bol mahsullü, iyi fiyatlı ve mutlu bir yıl geçirmesini diliyorum” dedi.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu