Gündem

Saadet Partisi Konya Milletvekili Karaduman, ‘Geçim İttifakı’ için Keşan’da

Saadet Partisi Konya Milletvekili ve Genel Merkez Gençlik Kolları Genel Başkanı Abdulkadir Karaduman, Edirne ziyaretleri kapsamında Keşan’a geldi. Teşkilat üyeleri ve esnaf ile bir araya gelen kara duman, ‘Siyasette gündemi ittifak tartışmalarının belirlediği bir ortamda kurulması gereken asıl ittifak geçim ittifakıdır” dedi.

Bugün düzenlenen toplantıya Saadet Partisi Genel Merkez Gençlik Kolları Genel Başkanı, Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman, Saadet Partisi Edirne İl Başkanı Sinan Tekin, Saadet Partisi Keşan İlçe Başkanı Ahmet Köseler, İl ve İlçe teşkilatı katıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan Ahmet Köseler ardından sözü İl Başkanı Sinan Tekin’e verdi.

“Milletimizin derdi şu an seçim değil, geçim”

Saadet Partisi olarak yaklaşık iki aydır ‘Geçim İttifakı’ olarak proje yürüttüklerini belirten Tekin, “Türkiye’de çok yüksek vergiler var. İşsizlik hat safhada esnafımız çok dertli, işçimiz çok dertli, çiftçimiz çok dertli, sıkıntıları var. Böyle bir dönemde esas konuşulması gerekenler maalesef medyada yeteri kadar yer bulmuyor. Milletimizin derdi şu an seçim değil, geçim derdidir. Bu geçim derdini çeken herkes 82 milyon vatandaşımız, işçimiz, esnafımız, çiftçimiz. Tüm vatandaşlarımıza, hemşerilerimize geçim ittifakında buluşuyoruz.” dedi.

“Gerçek sorunlarının üzerinin örtüldüğünü görüyoruz”

Tekin’in ardından sözü, Saadet Partisi Genel Merkez Gençlik Kolları Genel Başkanı, Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman aldı. Türkiye’de umudunu ve ümidini kesen insanların ciddi gelecek kaygısı yaşadığını hep birlikte gördüklerini ve bütün bunların temelinde yatan sebebin 19 yıldır yürütülen yanlış politikalar olduğunu vurgulayan Karaduman, sözlerine şöyle devam etti: “Keşanlıların sorunlarını, problemlerini dinleyeceğiz. Bütün teşkilatlarımız sahada toplumun sorunları, insanlarımızın problemleriyle ilgilenmek ve sorunlara yapıcı muhalefet dili ile çözüm bulmak amacıyla yoğun bir çalışmanın içerisindeyiz. Toplumun sorunlarıyla siyaset kurumunun sorunlarının bağdaşmadığını, toplumun feryat ettiği sorunlar ve problemler çerçevesinde siyasetin gündeminin başka hususlar açısından şekillendiğini ne yazık ki müşahede ediyoruz. Bugün insanlarımızın geçim derdi yaşadığı bir ortamda suni gündemlerle, hamasetle, yapay meselelerle ülkemizin gerçek sorunlarının üzerinin örtüldüğünü görüyoruz.

“Ümidini kesen insanlarımızın ciddi gelecek kaygısı yaşadığını hep birlikte görüyoruz”

Ne yazık ki her gün güne üçüncü sayfa haberlerinde insanlarımızın intihar haberleriyle uyanıyoruz. Yoksulluğun, toplumun geneline sirayet ettiği bir ortamda insanlar açlıkla, yoksullukla mücadele ettiği bir ortamda bugün toplumun asıl beklentisi içerisinde bulunduğumuz bu ekonomik krize çözüm bulmaktır. Son bir yılda Türkiye genelinde 125 bin esnafımız kepenk kapatmıştır. Çiftçilerimiz ciddi problemlerle karşı karşıyadır. Gençler ciddi problemlerle karşı karşıyadır. Ülkemizde umudunu ve ümidini kesen insanlarımızın ciddi gelecek kaygısı yaşadığını hep birlikte görüyoruz. Vatandaşlarımız ülkemizin en büyük iki ihtiyacını şu şekilde özetler; bir adalet iki kalkınma. Bunlar, ülkemizin en çok muhtaç olduğu iki husus haline gelmiştir. 19 yıldır üretime, yatırıma, tarıma, ihracata, gelir dağılımına, adalete ve faizsiz bir ekonomik anlayışa değil, tüketime, betona, faize, ranta, ithalata ve özelleştirmeye dayalı ekonomi politikaları ülkenin bugün yaşadığı sefaletin sebebi olmuştur. Bunların neticesinde, TÜİK’in verilerine göre işsizlik yüzde 13 seviyelerinin üzerine çıkmış, genç işsizlik yüzde 25’in üzerine çıkmış ve her üç gençten birinin işsizliğe mahkûm edildiği, üniversite diplomalarının birer işsizlik sertifikası haline getirdiği bir Türkiye manzarası inşa edilmiştir.”

“Devletin, ülkemizin sorunlarını çözmesi mümkün değil”

Ülkede üretime dayalı fabrikaların ve tesislerin özelleştirilerek bunların yerini yolların, köprülerin, tünellerin ve havalimanlarının aldığını ifade eden Karaduman: “Gelinen bu süreç itibariyle, pandemide birtakım destek ve hibe adı altında insanlarımız bankalara borçlandırıldı. Pandemi sürecinde ilk defa 1 milyon insanımız bankalara borçlu hale getirilmiştir. 1986 yılından 2004 yılına kadar 8 milyar dolarlık bir özelleştirme yapılmışken, son 14 yılda 60 milyar dolarlık bir özelleştirme yapıldı. Ülkemizin üretime dayalı bütün fabrikaları satılmış, özelleştirilmiş, bunların yerini yollar, köprüler, tüneller ve havalimanları almıştır. Elbette ülkemizde yapılan yollara, havalimanlarına, tünellere asla karşı olamayız. Ama bunlar yapılırken birilerinin zenginleşmesi amaçlanıyorsa, bu yatırımlar yapılırken devlet zarara uğratılıyorsa o zaman buna karşı durmak bizim insanlığımızın ve inancımızın bir gereğidir. Kütahya’da Zafer Havalimanı yapıldı ve bu Zafer Havalimanı için 2019 yılı için yüklenici firmaya 12 milyon yolcu garantisi verildi. Ancak 2019 yılında sadece 62 bin vatandaşımız havalimanını kullandı, dolayısıyla bir yıl için devlete zararı 6 milyon doları buldu. Bu anlaşmanın 29 yıllığına yapıldığını düşünecek olursak, havalimanının ülkemize maliyeti 200 milyon doları geçiyor. Ancak havalimanının gerçek maliyeti bunun tam dörtte biri 50 milyon dolar. Devlete 3 kat zarar ettiriliyorsa ve belirli holdingler kazansın diye bu yatırımları belirli kalıplarla yapıp alâyıvalâ ile satılıyorsa, elbette bu ülkemize bir şey getirmez. Devlete zarar ettirilmesi elbette ki insanlarımızdan alınan vergilerin çarçur edilmesi anlamına gelecektir. Diğer taraftan bildiğiniz gibi hastaneler yapılıyor. Elbette ki yapılmalı ama bütün bunlar yapılırken kamu özel işbirliği adı altında yap işlet devret modeliyle birlikte belirli müteahhitlerin zenginleşmesine sebep olmamalı. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği ‘İnşallah şehir hastanelerinde müşteri sayısı artacaktır’ noktasındaki bir cümleyi bugün Keşan’ımızda hala anlamadığımızı ifade etmek istiyorum. Ne için bunu söylüyorlar? Çünkü hastaneler yapıldığında o hastaneyi yapan müteahhitlere hasta garantisi veriyorlar. Eğer o hasta garantisi ulaşmazsa devlet zarar edecek, bu anlayışla devletin, ülkemizin sorunlarını çözmesi mümkün değildir” diye konuştu.

2002 yılında 1 ton buğday, 22 adet çeyrek altın ederken, bugün 2 tane çeyrek altın yapıyor

Sözlerinin devamında ülke ekonomisi hakkında konuşan Karaduman, üreticilerin ithalat yüzünden fakirleştirildiğine dikkat çekerek şunları söyledi:Ülkemizin kaynakları her yıl düzenli bir şekilde faiz lobisine aktarılmaktadır. 2003 yılında devletin kasasından, 58 milyar TL para faize aktarıldı. 2021 yılı bütçesinden de faize 180 milyar lira para aktarılmıştır. İktidara geldikleri ilk günden bugüne depremler olmuş, salgın felaketleri olmuş, ülke birçok tehlikeli süreçler atlatmış ama iktidarın faize kaynakları peşkeş çekmesi hiçbir zaman sekteye uğramamıştır. 18 yılın sonunda 1 trilyon 232 milyar lira devletin kasasından faize aktarılmış. Günlük 75 milyon, saatlik faiz ödemesi ise 3 milyon doların üzerine çıkmıştır. Her bir saatte ülkenin kasasından 3 milyon dolar para faize aktarılmaktadır. Bu 3 milyon dolar kimin parasıdır? Keşan’ımızdaki Ahmet amcanın, Ayşe ablanın, öğrencilerin vergileridir. Devletin kaynakları faize aktarılmakta ve diğer taraftan bugün her alanda ithalatı amaçlayan bir anlayış vardır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde samanın bile ithal edildiği bir dönemi hep birlikte yaşıyoruz. Tarım ülkesi olan Türkiye’de özellikle buğday ülkesi olan bir Türkiye’de samanın bile dışarıdan ithal edilmesi kabul edilebilir bir şey değildir. 2002 yılında 1 ton buğday, 22 tane çeyrek altın ederken, bugün 1 ton buğday sadece 2 tane çeyrek altın yapıyor. Buğday üreticimiz fakirleştirilmiştir. Bütün bunların sebebi, her geçen gün ülkeyi dışarıya bağımlı hale getirmeye çalışan bir tarım politikasıdır. Saadet Partisi olarak bütün bu sorunları iyi bir şekilde görüyoruz, iyi bir şekilde bu hastalığı teşhisini ortaya koyuyoruz.”

“Geçim İttifakı’na davet ediyorum”

Saadet Partisi olarak, ülkenin içinde bulunduğu durumu kurtaracaklarını vurgulayan Karaduman, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Ülke her alanda bir pandemi yaşıyor ve bu pandeminin aşısı ancak ve ancak milli görüştür. Pandeminin açısı Saadet Partimizdir. Milli görüş hareketi iktidarda olduğu dönemlerde Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa nasıl hizmet edildiğini gösterdiyse, ülkemizi bugün içerisinde bulunduğu sorunlardan da Saadet Partimiz kurtaracaktır. Ülkedeki bu hastalığın reçetesi Saadet Partimizdir. Bugün emeklilikte yaşa takılan vatandaşlarımızın, KYK borcu olan gençlerimizin, KHK’lı vatandaşlarımızın, çiftçilerimizin, esnaflarımızın, işçilerimizin, iş bulamayan insanlarımızın, toplumun bütün kesimlerinin ihtiyaçlarını tesis etme noktasında maddi kalkınmayı esas almak ve ülkemizin ahlaki ve manevi değerlere yeniden sahip olması, bizi kardeş yapan değerlere yeniden topyekun bir şekilde dönme noktasında büyük bir seferberlikle, çalışmalarımızı gerçekleştiriyoruz. Bu çerçevede bütün vatandaşlarımızı Keşan’da Geçim İttifakı’na davet ediyorum.”

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu