Keşan’da, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü“nde, Keşanlı kadınlar ve erkekler ellerinde taşıdıkları döviz ve pankartlar ile şarkılar eşliğinde, şiddete hayır sloganları atarak birlikte yürüdü.
Keşan Kent Konseyi Kadın Meclisi öncülüğünde gerçekleştirilen yürüyüş, saat 12.30 sıralarında Kent Müzesi önünde oluşan kortejin Cumhuriyet Meydanı’na hareketiyle başladı.
Cumhuriyet Meydanı’nda son bulan yürüyüşün ardından bir basın açıklaması yapıldı.
Açılış konuşmasını yapan Keşan Kent Konseyi Başkanı Dr. Uğur Özdağlı, böyle günlerin aslında hiç yaşanmaması gerektiğine vurgu yaparak, “Anma günleri olarak maalesef defalarca yaşamak zorunda kalıyoruz! Adalete, sevgiye, merhamete ulaşamayan kadınların sesi olalım. Ama umut hep var, hep olacak.” diyerek sözü, basın açıklamasını yapmak üzere Keşan Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Saliha Kafalı’ya bıraktı.
Saliha Kafalı, kadına şiddetin yıllar içerisinde arttığının altını çizerek, kadına yönelik şiddeti azaltmanın yolunun toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasından geçtiğini ifade etti.
Kafalı’nın, ‘’Bizler kadınların seslerini en güçlü şekilde çıkarabildikleri şiddetsiz 25 Kasımlar yaşamak istiyoruz.’’ sözleriyle sonlandırdığı ve istatistiki bilgiler vererek, çarpıcı ifadeler kullandığı konuşmasında şunları dile getirdi:
‘’Mirabell kardeşlerin 1960 yılında vahşice öldürüldüğü gündür 25 Kasım.
Kadın, çocuk ve hayvanların olduğu gibi tüm insanların eşitliği, güvenliği, özgürlüğü, bütünlüğü ve onurlarına ilişkin hakların uygulanmasına acilen ihtiyaç vardır.
Kadına yönelik şiddet; kamusal ya da özel yaşamda kadınlara fiziksel cinsel veya psikolojik acı veren ya da verebilecek olan cinsiyete dayanan eylem tehdit ve zorlama keyfi olarak özgürlükten ekonomik gereksinimlerinden yoksun bırakma küçük yaşta evlenmeye zorlama çocuk doğurmaya zorlama erkeğe bağımlı hale getirme gibi davranışlardır.
Kadına şiddet demek en temel insan hakkına yaşam hakkına yapılan bir saldırıdır. Ülkemizde ve dünyada neredeyse her gün onlarca kadın öldürülüyor biz bu açıklamayı yaparken bile sayı artmakta ve kadınlar hızla öldürülmekte.
Toplumda şiddetlenen düşmanlık ve karşılıklara giderek daha fazla muhafazakarlaşan farklı yaşam biçimleri farklı değerlerin olduğu bir dönemdeyiz.
Kadına yönelik nefretin dışa vurulması görünür kılındı neredeyse meşrulaşacak duruma geldi.
Giyiminden düşüncesine hayat görüşüne kadar erkek saldırısına uğrayabilir hale geldi. Ve bu benzer nedenlerle saldırıları meşrulaştıran bir ülke haline geldik.
Ülkemizde yapılan yasal değişiklikler sadece (Mevzuat) şiddetli engellemeye yetmiyor aslında kadına yönelik ayrımcılığı besleyen destekleyen politikaların ortadan kalkması zorunludur. Toplumun temellerinin ve yönetimin demokratik olması gerekli ve zorunludur.
Her gün gazetelerde ve televizyonda kadın cinayet haberi görmek istemiyoruz.
Kadına yönelik şiddeti azaltmanın yolu toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasıdır.
Muhafazakar politikalar aracılığıyla evlere kapatılan aile içinde yer almaları beklenen evinin kadını çocuklarının annesi olan kadınların çok daha fazla şiddete maruz kaldığı akılda tutulmalı eğitim almalarının iş güç sahibi olmalarının önü açılmalı desteklenmeli söz sahibi olmalarını destekleyen politikalar geliştirilmelidir.
Kadına yönelik şiddetin şiddete uğrayan kadınların korunması devlet sorumluluğundadır erkek şiddeti kadın cinayetleri ve kadınların çocukların korunması temel olarak ele alınmalıdır. Toplumsal zihniyetin değişmesi ve çok önemlidir.
Kadın cinayetlerini durduracağız platformu verilerine göre 2008 80 2009 109 2010 180 2011 121 2012 210 2013 237 2014 294 2015 303 2016 328 2017 409 2018 440 2019 474 olmak üzere 2008-2019 yılları arasında toplam 3185 kadın öldürülmüştür. 2020 266 2021 280 2022 334 2023 315 2024’te ise 10 ayda 357 kadını öldürüldü.
20 Mart 2021 tarihinde İstanbul sözleşmesinden çıkıldı . Tüm bunlar gösteriyor ki İstanbul sözleşmesi yaşatır.
Kadına yönelik şiddetin önlenebilmesi için Türk Medeni kanunu 6284 sayılı kanun uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan kadın haklarının tüm kurum ve kuruluşlarla eksiksiz olarak uygulanması aile hukuku ve kadına karşı şiddet alanlarında uzlaşma arabuluculuk uygulamalarının kabul edilmemesi nafaka konusunda yasal bir değişiklik yapılmaması ve İstanbul sözleşmesinin yeniden yürürlüğe sokulması en öncelikli taleplerimizdir.
Biz kadınlar olarak 25 Kasım kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele gününde her gün olduğu gibi kadınların cumhuriyetimizle anayasamız yasalarımız ve uluslararası sözleşmelerle elde ettiğimiz kazanımları ihlal edecek ya da ortadan kaldıracak düzenleme ve değişikliklerin karşısındayız.
İstanbul sözleşmesinin yeniden yürürlüğe girmesi için ısrarcı olmaya devam edeceğiz. Yasaların eksiksiz olarak uygulanması konusunda tüm kamu kurum ve kuruluşlarının uygulamalarını takip edeceğiz. Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için mücadelemizi dayanışma ruhu ile sürdüreceğiz. Bizler kadınların seslerini en güçlü şekilde çıkarabildikleri şiddetsiz 25 Kasımlar yaşamak istiyoruz.’’