Kaya: “Her şeyin ucuzuna kaçabiliriz; ama insan hayatı ucuz değil!”
Kahramamaraş’ta yaşanan ve büyük acılara neden olan depremlerin ardından ‘Benim evim güvenli mi? soruları tekrar akıllara geldi. Keşan ve çevresinin jeolojik yapısından, bina temellerinin durumuna kadar farklı konularda açıklama yapan Jeoloji Mühendisi Cem Kaya, vatandaşları uyardı.
Depremin değil, binaların öldürdüğüne vurgu yapan Kaya, “Her şeyin ucuzuna kaçabiliriz; ama insan hayatı ucuz değil” dedi.
“Korkunç bir felaket yaşandı”
6 Şubat’ta merkez Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde yıkıcı depremler meydana geldi. On binlerce hayata mal olan deprem, binalar için yer seçimi ve zemin yapısının önemini ortaya çıkardı.
Yaşanan felakete sebep olan depremler hakkında açıklamalarda bulunan Jeoloji Mühendisi Cem Kaya, arka arkaya gelen iki şiddetli deprem sonrasında yıkımın çok büyük olduğunu ve yerleşim yeri seçimi ve imara planına esas jeolojik ve jeoteknik etüt çalışmalarının çok önem kazandığının bir kez daha görüldüğünü belirterek, “Alüvyon ovaları üzerindeki yerleşim merkezlerinin birçoğu yıkıldı. Muhtemelen deprem yönetmelikleri yeniden revize edilecektir. Korkunç bir felaket yaşandı. Milletimizin başı sağ olsun. Allah bize bir daha böyle depremler göstermesin.” dedi.
Bölgeyi bekleyen depremler
Türkiye’nin deprem bölgesi olduğunu hatırlatarak, sözlerine devam eden Cem Kaya sözlerine şöyle devam etti: “Bizim bölgemizi de ilgilendiren ve Marmara içerisinde hem İstanbul fayı dediğimiz, beklenen Kumburgaz ve Silivri açıklarında hem de Tekirdağ açıklarındaki fayda yük ve stres birikmiş vaziyette. Orada büyük bir deprem bekleniyor. Bu fay tek parçada ya da iki ayrı parça halinde kırılması bekleniyor. İkisi arka arkaya kırılırsa, 6 Şubat’ta yaşanan depremin benzeri büyüklükte bir deprem yaşarız. Çok daha şiddetli bir deprem yaşarız. Çok daha yıkıcı olur. Tekirdağ açıklarındaki fayın bölgemize yakın olması nedeniyle, etkili oluyor. Bizi ilgilendiren yine Ganos fayı dediğimiz, Gaziköy (Tekirdağ) ile Saros Körfezi arasında ve Saros Körfezi içerisinde devam eden Kuzey Anadolu Fayı’nın uzantısı olan segmentleridir. Bu Ganos fayı, 1912 yılında kırıldı. Stresini boşalttı. Yaklaşık 100 yıldır sessizlik içerisinde. 100 yıldır, 2.5 metre civarında bir atım biriktiğini tahmin ediyoruz. 1912 yılında, 5-5.5 metre civarında bir atım vardı. Şarköy’ün 100 yıllık bir süresi daha var. Ancak, deprem meydana gelen parçacıkta, uçtaki komşu segmente stres aktarması denilen bir olay var. Ganos fayına ne kadar stres aktarır ve süreyi ne kadar öne çeker bilmiyoruz. Bu konuda, daha uzman arkadaşlarımız ve hocalarımız çalışma yapacaktır. Deprem çok bilinen bir şey değildir.”
Keşan’da hangi bölgeler riskli?
Depremler için fay hatlarının konumları olduğu kadar, binaların üzerinde yükseldikleri zemin yapısının da önemini vurgulayan Kaya, Keşan bölgesinin zemini hakkında da önemli açıklamalar yaptı.
Keşan bölgesi kayaçlar üzerinde yer aldığını anlatan Kaya, “Kum taşı ve kil taşından oluşan kirişer kayaçlar üzerinde yer alıyoruz. Keşan bu açıdan şanslı. Kısmen volkanikler var. Karatepe, eski bir volkanik tepe ve onun attığı volkan külleri var. Bunlara çok nadiren rastlıyoruz. Keşan’da alüvyon olan yerler de var. Cennet Bahçesi’ne doğru olan seviyeler ya da Keşan ovasına yakın seviyeler var. Anafartalar Caddesi gibi yamaç ve kayma riski olan yerlerimiz var. Yamaç eğimi ile tabaka eğimleri aynı olduğu kesimler ya da kırılma ve kopma olduğu kayaçlar oldukça tehlikelidir. Keşan içerisinde geçmişte doldurulmuş dere yatakları mevcut. Hatta, eski topoğrafik haritalara bakıldığında bazı dereleri görebiliriz. Güncel verilere bakıldığında bir dere geliyor, kayboluyor ve sonra yeniden devam ediyor. Yani doldurulmuş. Keşan dışında diğer yakın çevreye bakıldığında, bu dere yataklarını her tarafta görüyoruz. Ama Keşan içerisinde bunlar yok. Bunlar kaybolmuş ve doldurulmuş vaziyette. Saha ve zemin etüt çalışmaları esnasında, zaman zaman rastlıyoruz ve gereğini yapmaya çalışıyoruz.
Saros sahillerinde ve çevre ilçelerde risk bölgeleri
Keşan’ın yanında Saros sahilleri ve çevre ilçeler için de değerlendirme yapan Cem Kaya, “Yazlıklarımız maalesef fay hatlarına daha yakın. Bunun yanında alüvyon ovaları etkilenecektir. Danişment, Erikli, Enez’in Sultaniçe, Gülçavuş sahilleri ile birlikte merkezindeki alüvyon arazileri ciddi şekilde etkilenir. İpsala’da ana cadde ile Meriç arasında kalan bütün alan komple etkilenir, yine İpsala ve Erikli’de yamaç olan alanlarda muhtemel heyelan riski var. Depremin etkisiyle normal şartlar altında sabit olan bir bölge, sarsıntı halinde harekete geçer. Bu çok önemli.” dedi.
“Bodrumda su varsa, temelde de su var demektir”
Sözlerinin devamında Keşan çevresinde bulunan kum taşlarının su içerdiğine vurgu yapan Kaya, vatandaşların evlerinin sağlamlığına dair ipuçları verdi. Evlerin bodrumlarına işaret eden Kaya, “Bu kumtaşlarının bazıları içinde su barındırmaktadır. Hatta Keşan içinde sondaj yaptığımızda bu seviyelerden su alınır. Zaman zaman bunlar kazı yapıldığında veya apartmanlarımızın bodrumlarında gözlemlenmekte. Keşan’daki apartmanların bazılarında su ve nem var. Su temelleri korozyona uğratıyor. Demir ve çimentoyu çürütüyor. Belli bir zaman sonra da bu temeller işlevlerini yitiriyor. Bir deprem esnasında bina kütlesini ne kadar taşır bu soru işareti. Bohçalama ve neo-sentetikler ayrı bir teknik ama yeterli değil. Özellikle de temek drenajlarına çok dikkat etmek lazım. Zeminden kaynaklı nedenlerin yanında inşaat tekniklerinden kaynaklı problemler de olabilir. Temellerimiz kesinlikle su altında olmamalı. Bodrumda su varsa, temelde de su var demektir. Bunu belli yama ve kaplamalarla kapatmaya çalışmak, deve kuşu gibi kafayı kuma gömmeye benzer. Önemli olan temelin suya temas etmemesini sağlamak olmalı.” şeklinde konuştu.
“Her şeyin ucuzuna kaçabiliriz; ama insan hayatı ucuz değil”
Peki binaları güçlendirmek için ne yapılmalı?
Bu konuda çok çeşitli yöntemlerin olduğunu dile getiren Cem Kaya, asıl önemli olanın maaliyetten kaçarken, insan hayatına da dikkat edilmesi gerektiğini vurgularken şöyle konuştu: “Yaşadığımız depremde de görüyoruz, alüvyon ovalarında sıvılaşmalar görülüyor. Bunu önlemek için jet grout ve dip mixing dediğimiz çalışmalar var. Ancak bunlar ilave maliyet getirdiği için genelde kaçınılan şeyler; ama bunların uygulanması gerek. Aksi takdirde yıkımla ölümle sonuçlanabiliyor. Zemin iyileştirme ve inşaat tekniklerini daha etkin bir şekilde kullanmamız gerektiğini düşünüyorum. Depreme hazırlanırken biraz daha ciddi hazırlanmalıyız.
Ekonomik şartların olduğun kabul ediyoruz; ama doğa ile pazarlık edemiyoruz. Her şeyin ucuzuna kaçabiliriz; ama insan hayatı ucuz değil. Eğer bir bina yapacaksan, elimizden geldiğince en iyisini yaparak hazırlanabiliriz. Depreme en ucuzu ile hazırlanamayız. Ucuzu değil kaliteyi tercih etmeliyiz; çünkü tercih ettiğimiz bina değil, hayatımız! Çocuklarımızın hayatı. Biz deprem ülkesiyiz. Size deprem denk gelmese de torunlarınıza gelecek. Şimdi olmasa 30 sene sonra olacak. Sizin canınız yanmasa da torununuzun canı yanacak. Can alacağı için en iyisini yapmamız lazım.”
“Fay yasasını mutlaka acilen çıkarılmalı”
Son olarak Türkiye’yi çepeçevre saran fay hatları ve bu fay hatları üzerindeki yapılaşmaların önüne geçilmesi konusunda uyarı yapan Kaya, Jeoloji Mühendisleri Odası olarak yıllardır hükümetlere fay yasasını çıkarmaları konusunda çağrıda bulunduklarını belirterek, “Maalesef ülkemiz boydan boya uzanan fay hatlarını içeriyor. Bu faylar yerleşim yerlerinin üzerinden geçiyor. Fayların üzerinde 100 bin civarında konut olduğunu düşünüyoruz. Bu yüzden fay ve fay sakınım bantları tespit edilmeli, fay yasası acilen çıkarılmalı. Fay zone’ları üzerinde kesinlikle yerleşim yeri yapılmasına asla müsaade edilmemeli. Fay üzerine hangi teknikte bina yaparsanız yapın, o binanın ayakta kalma şansı asla yok. Yetkilere tekrar sesleniyorum, fay yasasını mutlaka acilen çıkaralım.” çağrısında bulundu.