Uğur Mumcu Keşan’da adına yaptırılan anıtı önünde anılıyor
Ankara’da evinin önünde uğradığı bombalı saldırı sonucu 24 Ocak 1993’te yaşamını yitiren gazeteci yazar Uğur Mumcu, ölümünün 28. yılında Keşan’da anıldı.
Sunuculuğunu Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Anıl Çakır’ın yaptığı program, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Programa; CKD (Cumhuriyet Kadınları Derneği) Keşan Şubesi Başkanı Avukat Nilüfer Erk Oğuz ve Gazeteci Bülent Saylam‘ın konuşmalarıyla devam edildi.
Programda konuşan Nilüfer Erk Oğuz, “Unutmayalım ki, cesur bir kez, korkak bin kez ölür. Önemli olan insanın böyle bir toplumda mezar taşı gibi susmamasıdır.” dedi.
Saat 12:15 sıralarından başlayan ve ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) Keşan Şubesi tarafından düzenlenen “Uğur Mumcu Adalet ve Demokrasi Şehitlerini Anma Programı”na; Beyendik Belediye Başkanı Muhammet Örnek, CHP (Cumhuriyet Halk Partisi) Keşan İlçe Başkanı Recep Pekcan ile Yönetim Kurulu üyeleri ve partililer, ADD Keşan Şubesi Başkanı Yusuf Kılıç ile Yönetim Kurulu üyeleri, Belediye Meclisi ile İl Genel Meclisi üyeleri, STK’ların temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.
Nilüfer Erk Oğuz, törende yaptığı konuşmada;
“Bu meslekteki en büyük hayalim. Rahmetli Uğur Mumcu’nun suikastını çözmektir eğer bu işi çözmektir o zaman gözüm arkada kalmaz; Uğur Mumcu cinayetine ortaya çıkarmadan ölmek bana haram’ diyen Ali Gaffar Okkan ise ‘Uğur Mumcu cinayetiyle ilgili çok önemli bilgiler vereceği gün’ pusuya düşürülerek şehit edildi. O gün bir Gaffar Okkan şehit olduysa binlerce Gaffar Okkan doğdu! Unutmayalım ki, cesur bir kez, korkak bin kez ölür. Önemli olan insanın böyle bir toplumda mezar taşı gibi susmamasıdır! Korkmuyoruz! Susmuyoruz, Uğur Mumcu’dan Gaffar Okkan’a, Muammer Aksoy’dan Bahriye Üçok’a, Çetin Emeç’ten Abdi İpekçi’ye, Ahmet Taner Kışlalı’dan, Necip Hablemitoğlu’na tüm adalet ve demokrasi şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz. Uğur Mumcu araştırmacı gazeteci kimliğinin yanı sıra; hukukçu kimliği ile de tanınmıştır Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde ‘avukat’ olma amacıyla okumuştur. Hak arayan olmak, savın değil savunmanın yanında olmak amacıyla hukuk eğitimi almıştır. Hukuk öğrenciliği ve gazetecilik, akabinde avukatlık mesleğini bir süre birlikte yürüten Mumcu bir sözünde, ‘Dün sabaha kadar araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun parçalayın! Her parçamdan benim gibiler beni aşacaklar doğacaktır’ diyor. Mumcu?nun da dediği gibi yazdıklarının hiçbiri yalanlanamamıştır. ‘Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz’ diyen Uğur Mumcu?nun yazdıkları iddiadan ibaret değil, kanıta dayalı ispatlanmış gerçeklerdir. Uğur Mumcu’nun amacı gerçeğe ulaşmaktır. Kendi değimiyle: gezip dolaşmadan, yudumlayıp köşesinde oturup köşe yazan gazetecilerden olmamıştır. Yazdığından daha çok okumuştur. Olaylara ilişkin tanıklara ulaşmış, onları dinlemiştir. Bilgi ve belge toplamış yani ‘delil’ toplamıştır. Dava dosyalarını fiilen avukatlık yapmış bir hukukçu olarak incelemiştir. Birçok gazetecinin yorumlayamadığı bu belgelere dava dosyalarından ulaşmıştır. Mehmet Ali Ağca davasına ilişkin yazdıkları O’nun dünya çapında tanınmasına sebep olmuştur.” dedi.
Uğur Mumcu’nun gazeteciliğini hukuki metot ve disiplin içinde ifa ettiğini kaydeden Oğuz, “Yine kendi değimiyle; inanca dayalı değil ispata dayalı yazmıştır. Günümüzde Uğur Mumcu’ya atıf yapmak bir vakıanın ispati için yeterlidir. Ankara Üniversitesi İdare Hukuku kürsüsündeki asistanlığı Mumcuya devlet idaresine, devletin iç ve diş ilişkilerine teknik bakış açısı getirmiştir. Uğur Mumcu hukuki düşünce disiplinini gazetecilik mesleğinde fiilen uygulayarak fark yaratmıştır. Hukukçu kimliği O’nun düşünce dünyasını ve bu bağlamda hak ve adalet kavramlarına bakışını derinden etkilemiştir. Bunu ifade etmeyi de başarmıştır. ‘Bir kişiye yapılan haksızlık tüm topluma karşı işlenmiş bir suçtur, Susanlar da bu insanlık suçlarına katılmış olur’ diyor bir sözünde Mumcu. Başka bir sözünde: ‘Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve korkak olurlar. Güç merkezi değiştikçe dönerler fırıldak olurlar’ diyor. ‘Bir toplumda bir kısım insanlara hak diye dağıtılan yetki, diğerlerinden esirgenirse mülkün temeli olan adalet ancak küçük siyasi oyunların harcı olur’ diyen Uğur Mumcu için, hak ve adalet kavramlarının, O’nun düşünce dünyasının temeli olduğunu görüyoruz. Uğur Mumcu neredeyse 30 yıl önce; siyaset-ticaret-tarikat yapılanmasını tespit ederek. Devlet idaresinde, yargıda orduda, emniyette tarikat-cemaat kadrolaşmasından bahsetmiş; ?tarikatlara ve cemaatlere alınan genç çocuklar, 30 yıl sonra general olacaklar ve Cumhuriyete karşı ayaklanacaklar’ uyarısında bulunmuştu. 30 yıl sonra Uğur Mumcu’nun bu uyarısının ne denli haklı olduğunu en acı şekliyle tecrübe etmiş bulunuyoruz. ‘Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım unutma bizi! Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi!’ Unutmuyoruz, yaşatıyoruz!” diye konuştu.
Oğuz‘un ardından konuşan Medya Keşan Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Bülent Saylam, kendilerini yıllardır O’nun hatırasını anlatmak için anıta getiren Mumcu‘nun dürüst, ödün vermez, vicdan sahibi ve onurlu bir insan olduğunu dile getirerek, “Biz O’nun hukukçu kimliğini, araştırmacı gazeteciliğini, uluslararası bir yazar olduğunu buradan hep anlattık ve anlatmaya da devam edeceğiz. Sanatçı Zuhal Olcay, ödül almak için katıldığı bir film festivalinde dediği gibi ‘İnsan hangi işi yaparsa yapsın, eğer kendi karanlık tarafına yeniliyorsa, başkalarının onurunu ve kendi onurunu çiğniyorsa burada bir başarıdan söz etmek mümkün değildir. Çünkü onur, insan hayatından uzundur.” dedi.
Konuşmasında, Uğur Mumcu‘nun günlük yaşamı, dinlediği müzikler ve yazılarını hazırlama yönteminden bahseden Saylam, 22 Ocak 2015 tarihinde Mumcu‘nun ölüm yıldönümü nedeniyle Aylin Yazan‘ın hazırladığı BBC Türkçe’nin Arşiv Odası adlı videoda, Uğur Mumcu‘nun, 1984 yılında Londra’da BBC Türkçe’den Ayça Abakan ve Nuri Çolakoğlu‘yla yaptığı programda geçen diyalogları da paylaştı.
“Uğurlar olsun” ve “Ankara’nın taşına bak” türküleri seslendirildi
Program, Müzik Öğretmeni Soner Velioğlu yönetimindeki “Uğurlar olsun” ve “Ankara’nın taşına bak” türkülerinin seslendirilmesi ve katılımcıların eşlik etmesinin ardından anıta karanfillerin bırakılmasıyla sona erdi.