TTB Edirne Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Özdağlı, pandemi ile geçen bir yılın özetini yaptı
Koronavirüsle geçen bir yılın ardından, değerlendirmede bulunan TTB (Türk Tabipler Birliği) Edirne Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi, Dr. Uğur Özdağlı, pandemi süresince yaşananların analizini yaptı.
Gerek medya kanalları, gerekse yetkili merciler tarafından verilen bilgilerin halkın kafasını karıştırdığı ve aşılama öncesinde güvensizlik ortamının oluştuğunu dile getiren Özdağlı, “bir toplumda sağlık sistemine güvensizlik oluşuyorsa, çok ciddi sorun” dedi.
“Kelle paça yerseniz, hastalıktan korunursunuz diyenler ortaya çıktı”
Korona virüste güncel durumu aktarmadan önce bir yıllık bir durum değerlendirmesi yapan Uğur Özdağlı, ilk olarak medyada meydana gelen karışıklığa dikkat çekerek, “Pandemi süresince ve özellikle de ilk zamanlarda sosyal medya bu konuda biraz garip hale döndü. Çünkü kelle paça yerseniz hasta olmazsınız, bu hastalık Türklerin genine özgü bir şey değil, bize bulaşmaz deyip bunları söyleyen doktorlar bilim adamları çıktı ortaya. En son bunlardan birinin güncel bir açıklamasını gördüm aşılarla ilgili çok olumlu şeyler söylüyor demek ki bir yılda çok şeyler değişmiş.” şeklinde konun zamanla farklı bir durum haline geçtiğini söyledi.
“Beklentiler gerçeğe dönüşmedi”
Sonrasında ilerleyen dönemlerde yetkili isimler tarafından yapılan açıklamalara da değinen Özdağlı, “Şubat sonlar ve Mart ayının başlarında şu mesaj verildi Sağlık Bakanlığı tarafından: ‘Türkiye bu konuda çok deneyimli Türkiye bu konuda bütün önden birini almış durumda bu konuda en hafif hasarla atlatacağız, hatta Çin’de yaşanan duruma karşı olarak ekonomik anlamda hizmet üretimi mal üretimi özellikle tedariği çok fazla olduğu için bunu bir fırsata çevirebiliriz’ hesapları yapılıyordu. Ama öyle olmadı. İlk vaka çıktığında da yine ‘çok hafif oldu, pandemi diyecek kadar çok değil’ ve her türlü birikim ve hazırlığın yapıldığı söylendi; ama sonuçlar öyle olmadı.” diyerek, “Bunu şunun için söylüyorum: bulunduğumuz ortamda çok ciddi bir güvensizlik var insanlar güvenmiyor. İnsanlar siyasetçilere güvenmiyor, insanlar artık televizyonu her çıkan insana güvenmiyorlar. Ki her çıkana da güvenmesinler doğru ama; burada sorgulanması gereken bir kaç şey var.” şeklinde konuştu.
“Resmi verilere güvenilmiyor, tereddüt var”
Bu durumun karşısında, yapılması gereken en önemli şeylerden biri olarak insanların gerçek bilgilere ulaşması ve bunları analiz etmelerine imkan verilmesi gerektiğinin önemini savunan Dr. Özdağlı, “Bir tanesi sağlık okuryazarlığı. Sağlık hakkında bilgileri doğru kaynaklardan, doğru yerlerden, doğru bilgilerle aktarıldığı; zamanla hatalı birinin dönüp düzeltmelerini yaptığı, bir güvenlik kaynak oluşturmak lazım. Her önlüğü giyen, ya da bilim adamı diye televizyona çıkan, önünde bir takın ünvanı olan herkesin bu konuda bir şeyler söylediği bir topluma girdik, o kadar çok şey söylendi ki; sonuçta kimin ne söylediği, kimin ne anlatmak istediği belli olmayan bir durum ortaya çıktı. Her şey birbirine girmiş durumda, insanın kafası iyice karıştı.
Ortaya çıkan şu oldu: insanlar yapılan resmi açıklamalara güvenmiyor, insanlar resmi verilere güvenmiyor, tereddütler yaşanıyor..” şeklinde konuştu.
“Yeni normal, virüsü yaydı”
İlk dalganın ardından gelen dönem için kısa bir değerlendirme yapan Özdağlı, “Hemen bundan sonraki Mart ayına gelirsek, yaz aylarında vakaların azaldığı, kontrol altına alındığına doğru yönelik çalışmalar ile beraber açılım yapıldı ve Kurban Bayramı ile beraber, pandeminin bittiği; artık yeni normal hayata döneceğimiz konusunda bir serbestlik tanınındı. Ankara, İstanbul, İzmir gibi şehirler vakaların en çok olduğu yerlerdi; ama sonbaharda gördük ki sonbaharda hasta sayıları bu merkezlerde azalırken, Anadolu’da arttığı ve vakaların buraya taşındığını gördük. Demek ki, pandemi bitmemiş hatta tüm Türkiye’ye yayılmış gibi bir tablo çıktı ortaya.” dedi.
‘Her vaka hasta değildir’ dünya literatürüne geçti
Yaşanan bu durumların arından insanların ikna olmadıklarına ve güvensizlik ortamının yayıldığını öne süren, Özdağlı, “Dünyaya örnek olduğumuz iddia edildi. Çalışmalarımız, yoğun bakımlar, yatak sayılarımız, şehir hastanelerinin avantaj olduğu, deneyimli doktorların olması derken; ama bu da insanları ikna etmedi. Çünkü bu konuda sağlıkçılar da artık ölmeye başlayınca, yoğun bakımlarda dönem dönem sıkıntılar yaşamaya başlayınca, sağlık yönetiminden başındaki sayın bakandan başlayarak, artık herkes işin ciddiyetinin ve korkunçluğunun vehametinin farkında vardı.” derken, ‘Her vaka hasta değildir’ gibi dünya literatürüne geçen bir cümle yaşandı Türkiye’de. ‘Biz vakaları saklıyoruz; ama yine de sadece hasta olanları sayıyoruz.’ demektir bu. ‘Her vaka hasta değildir’ diyorsanız, bütün vakalar test edilmiş demektir. Bu konuda sivil toplum ve meslek örgütlerinin, ‘vakalarla ilgili sıkıntılar var, güvensizlik yaratıyorusunuz’ çağrısına Eylül ayında yanıt geldi. Eylül ayında vakalar birden Türkiye’deki günlük 5 bin- 10 bin vaka yerine; 15 bin 20 bin olarak açıklanmaya başlandı. Bu da güvensizliği had safhaya çıkardı. Ölüm sayıları için İstanbul, Ankara ve İzmir büyükşehir belediyelerinin mezarlıktan müdürlüklerinin yaptığı açıklamalar daha güvenilir hale geldi. Dünya standartlarına uygun ölüm raporu düzenleyen kodlar konusunda sıkıntılar olduğu; tedavi olan hastaların testleri negatifse bulaşıcı hastalık tanısıyla ölüm raporlarının düzenlenerek, vakaların sanki azaltılmaya çalışıldığı bir dönem yaşadık.” şeklinde konuştu.
“Tamiri kolay olmayacak”
Son olarak, tüm bu değerlendirmelerin siyasetin üstünde tutulaması gerektiğine vurgu yapan Dr. Özdağlı, “Sayın Bakan’ın her televizyona çıkıp açıklama yaptığında yada her tweet attığında, gösterdiği o ‘turkuaz tablo’ya artık kimse güvenmiyor. Bu siyaset üstü bir tanım; çünkü buradan bir eleştiri yapmak yada bir sonuç çıkarmayı çok doğru bulmuyorum; çünkü bir toplumda sağlık sistemine güvensizlik oluşuyorsa, çok ciddi sorun yaratmış demektir. Çünkü bunun tamiri kolay olmayacaktır.
Böyle bir özet yapmak zorundayız; bu pandemiyle geçen bir yılın özeti bu.” ifadelerini kullandı.