Çevre

Şükrü Akıllı, biyolojik arıtma tesisi deşarj izninin 5 yıldır neden alınamadığını sordu

Erikli Çevre ve Güç Birliği Derneği Eski Başkanı Şükrü Akıllı nüfusu on binleri aşan Erikli sahilinde yaşanan kanalizasyon sorununu gündeme taşıdı. Keşan Belediyesi’nin arıtma tesisi için gerekli deşarj iznini halen almadığını ifade eden Çalışkan, “7000’i aşkın konutun kanalizasyon atıkları arıtmadan geçerek önce göle sonra denize ulaşıyor” diyerek “Arıtmadan, göle ve denize verilen atık sular yeraltı sularının kalitesini bozacak şekilde yüzeysel sulardan süzülme yoluyla kuyulardan şebekeye verilen suyu insanlar evlerinde kullanmaktadırlar.” büyük çevresel sorunları işaret etti.

“Turizm beldesi yaratıldı”

Sözlerine sahillere yeterli ilgi gösterilmediği ve burada yaşayanların kendi kendilerine gösterdiği çabalar ile turizmin yaşatılmaya çalışıldığını belirterek başlayan Şükrü Akıllı, “Saros Körfezi’nin bölge ve ülke turizmine olan katkısı, devlet ve kurumlarca önemsenmediği sürece bu bölge sorunlarla boğuşmaya devam edecektir. Zaten Erikli’de bu durumu 1998 yılında gören bilinçli insanlar çözümü kendi dayanışmalarında aramışlar ve kurdukları kooperatif ile bugün yüz bin nüfusa yaklaşan bir turizm beldesi yaratmışlardır. Devletin ve belediyenin yapması gereken aklınıza gelen tüm hizmetleri 5000 üyesinin maddi destekleriyle gerçekleştirmişlerdir. Yorulmuşlar ve kooperatif ile bu kentin yönetilemeyeceğini anlayınca tüm kazanımlarını da 2018 yılı Ağustos ayında Keşan Belediyesine devir etmişlerdir.” diyerek Erikli’de şimdiye kadar gelinen sürecin kısa açıklamasını yaptı.

“Kanalizasyon önce göle sonra da denize boca olmakta”

Açıklamasının devamında her sene tekrarlanan ve büyük şikayet konusu olan Erikli’deki kanalizasyon sorununa değinen Akıllı, bayram tatilinde Erikli nüfusu 100 bini aşmış olduğunu belirterek, Erikli’de yalnızca 20 bin nüfusa göre hizmete konulmuş biyolojik arıtma sistemi ve kanalizasyon şebekesinin mevcut olduğunu ifade etti ve şu sözleri kayda geçti: “Erikli’de evsel ve çevresel atıkların toplandığı kanalizasyon şebekesi atıkları, önce göle sonra da denize boca olmaktadır. Biyolojik arıtmanın kooperatif yönetimleri sürecinde bürokratik işlemlere rağmen zor da olsa başarılarak, çevre yasası ve su kirliliği kontrol yönetmeliklerine uyularak evsel atıkların yani kanalizasyon atıklarının deşarj izinleri Çevre İl Müdürlüğü’nden alınmış idi. Hatta arıtmadan çıkan atık su ile arıtma çevresindeki ağaçlar ve yeşil alanlar sulanabiliyordu. Alt yapı ve belediyecilik hizmetlerinin devir edilmesinden sonra ne oldu diye soracak olursanız? Ne yazık ki beklenen olmadı! Kooperatif yönetimlerinin çevreye ve insan sağlığına gösterdiği hassasiyeti mücavir saha sorumlusu Keşan Belediyesi gösteremedi. Yasa ve kurallara uyulmadı. Uyulmamakta da ısrar ediliyor.”

“7000’i aşkın konutun kanalizasyon atıkları arıtmadan geçerek önce göle sonra denize ulaşıyor”

Keşan Belediyesi’nin halen gerekli izinleri almadığını kaydeden Şükrü Akıllı, şöyle devam etti: “Ülkemizde ne yazık ki son yıllarda yasaları çiğnemeyi kendilerine hak gören bir organize cehalet güruhu oluştu. Çünkü Erikli’deki Biyolojik arıtma tesisinin deşarj izini halen yoktur. Beş yıldır alınmamıştır. Bu iktidar belediyesi şemsiyesi altında korunma mıdır?, İhmal midir? Yıllardır 7000’i aşkın konutun evsel ve kanalizasyon atıkları arıtmadan geçerek önce göle sonra denize ulaşıyor. Yazıktır, yazık… Hiçbir bilimsel ve teknik çalışma olmadan kara düzenle 24 saat çalışan makinaların ve biyolojik arıtma sisteminin tükettiği elektrik bedellerinin Enerji Bakanlığının teşvik uygulamalarından yararlanılarak %50 si iade alınabilirdi. Kooperatif yönetimlerinin yararlandığı bu olanaklardan, deşarj izini almayan Keşan Belediyesi yararlanamamış ve dolayısıyla kamu hakları heba olmuştur.”

“Saldım göle ve denize, mevlam kayıra!”

Arıtmanın kaynaklı olarak göl içi ve çevresinde ağır çevresel yıkımlar olduğuna kayıt düşen Şükrü Akıllı, “Saldım göle ve denize, mevlam kayıra! sözü misali,” diyerek, “Gelinen noktada gölün tabanı ve kanalın denize ulaştığı önemli bir saha balçık çamuru ile kaplıdır. Göl kıyısındaki çirkin manzaraların yanı sıra gözlenen olumsuzluklar bir tehlikenin işaretidir. Göl çevresi sinek ve haşerenin üretim merkezidir. Buralarda su ürünleri avlanması ve denize girilmesi sağlıklı değildir. Tatil amaçlı Erikliye gelen insanlarımız kanal ağzında denize girmelerinden dolayı enfeksiyon şikayeti ile hastanelere koşmakta ve günlerce sağlıklarına kavuşmak için mücadele vermektedirler. Kaldı ki arıtmadan, deşarj izni olmadan göle ve denize verilen atık sular yeraltı sularının kalitesini bozacak şekilde yüzeysel sulardan süzülme yoluyla kuyulardan Şebekeye verilen suyu insanlar evlerinde kullanmaktadırlar. Bu ne gaflettir? Bu ne vurdum duymazlıktır? Tüm bunlar nasıl Çevre ve Belediyecilik anlayışıdır? Lafla peynir gemisi yürütmesini beceriyorsunuz da, neden bu konularda hassas değilsiniz? İnanın bunları derin kaygı ve üzüntü ile karşılıyorum. Deşarj izninin neden alınmadığını veya alınamadığını sorduğumda hiçbir görevliden ve sorumludan cevap alamadım? Çevre Müdürlüğü denetim yapıyormuş! Beş yıldır nasıl bitmeyen denetimdir bu? Yasalara saygım ve halk sağlığına verdiğim önem dolayısıyla buradan yetkili ve sorumlulara bir kez daha sormadan vicdanım rahat olmayacak!” sözlerini dile getirdi.

Gelinen tablonun ciddiyetini aktaran Şükrü Akıllı, son olarak araştırılması ve yasalar gereği soruşturulmasını ifade ederek şu soruları sordu:

  • “Çevre ve insan sağlığı yönünden tehlike oluşturduğu apaçık ortada iken sorumlu kurum tarafından deşarj izini bu güne kadar neden alınmamıştır? Belediyeler Çevre Kanunu ve Yönetmelik hükümlerine uymak zorunda değil midir?”
  • “Bu ihmal, görevi kötüye kullanma ve suç değil midir? Kooperatif yönetimlerini sürekli denetleyen, cezai müeyyide uygulamakla tehdit eden, baskı kuran Çevre yetkilileri bu kontrol ve Denetimlerini, karşılarında Belediye olunca ,neden yapmamışlardır? Resmi yazışma ile neden dikkat çekilmemiştir. Bu durum nasıl izah edilecektir?”
  • “Arıtılmış evsel atık suların tam arıtma ilkelerine, Ayrıntılı mühendislik çalışmalarına uygun olarak, Çevre yasalarına , yönetmelik ve tebliğlere göre sağlanması gereken deşarj standartlarına neden uyulmamaktadır? Halk sağlığı, Çevre ve deniz neden bu denli hafife alınmıştır? Deniz sularının genel kalite kriterlerine göre sağlık birimlerince uyum esasları yapılmış mıdır? Yapılmış ise uygunsuzluklar ilgili kurumlara bildirilmiş midir?”

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu