EğitimEkonomiGündem

Prof. Dr. Atakişi’ye dolardaki yükselişi ve piyasalara etkisini sorduk

Rekor üzerine rekor kıran döviz piyasası geçtiğimiz fırtınalı günlerin ardından duruldu. Amerikan Merkez Bankası’nın faiz kararı beklentilerinin alıp satılması ile çalkanan dolar kuru hakkında Trakya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Keşan Yusuf Çapraz Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Ahmet Atakişi değerlendirmede bulundu. Kurdaki yükseliş sebeplerinden bundan sonra ne yaşanacağına dair öngörü ve bunların olası sebepleri hakkında konuşan Atakişi, kesanonline.com‘un sorularını yanıtladı.

‘1 dolar, 1 TL olur mu?’ diye tartışıyorduk”

6 Eylül’de 8.25 seviyelerinden sert bir ralli yaparak 9.85’e kadar çıkan dolar kuru, şimdilik bu seviyeden geri döndü. Gerek pandeminin etkisi, gerek küresel piyasalar gerekse iç piyasadaki hareketlenmeler sebebiyle halen bir yükseliş trendi içerisinde olan kur piyasası hakkında, Trakya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Keşan Yusuf Çapraz Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Ahmet Atakişi konuştu. Son dönemdeki gelişmelerle birlikte Türk Lirası’nın dolar ve diğer yabancı para birimleri karşısında değer kaybı gözlemlendiğini belirten Atakişi oluşan tabloda çok farklı sebepler olduğunu ifade ederek, üretim araçlarının endekslendiği doların yeri için, “Dolar özellikle hammadde ve enerji gereksinimini karşılamada ülkelerin bir ölçek olarak kullandığı para birimi durumunda. 1940’lı yılların başından bu yana sürekli bir dolar talebinde bulunulmuş. O zamanlar için doların karşılığı altın iken Richard Nixon dönemindeki dalgalı kur sistemine geçilmiş. Bu dönemden itibaren de doların karşılıksız basıldığı yönünde de eleştiriler meydana gelmiş. Amerikan Merkez Bankası FED’in kendi bilançosu çerçevesinde tahviller karşılığında bastığı dolar şu an var. FED de Birleşik Devletler’in enflasyon verilerini göz önüne olarak faiz belirleme gibi müdahalesi oluyor.” diyerek beklentilerin alınıp satılığı piyasa için “Faizlerin beklentisine dair haberlerin esintisi bile doların değer artışına veya kaybına yol açıyor. FED faizleri yükseltme sinyali verdiğinde ‘Acaba dolar tekrar ABD’ye mi dönecek?’ diye halkın veya yatırımcıların talebi oluyor. Sonrasında da yerel para birimleri karşısında doların değer kazandığını görüyoruz veya doların 2000’li yıllarda olduğu gibi bollaştırılacağının sinyalini vermesiyle düşüyor. Hatta o yıllarda ‘1 dolar, 1 TL olur mu?’ diye tartışıyorduk, 2008 Ağustos ayında 1 dolar 1.12 TL’ye kadar düşmüştü.” ifadelerini kullandı.

“Sabit gelirli vatandaşlar da enflasyonu takip ediyor”

Yükselen kur karşısında vatandaşın kendi hesabını korumak adına piyasa takibi yapıp buna göre konumlandığını söyleyen Ahmet Atakişi, tüm gözlerin nereye gideceğini anlamak adına dolar üzerinde dolduğunu kaydetti ve “Merkez bankaları, ekonomi yönetimleri doların ne olacağını öngörmeye çalışıyor. Biz buna spekülasyon diyoruz. Bu şekilde herkes bir pozisyon almaya çalışıyor. Bu durumda da sabit gelirli vatandaşlar da enflasyonu takip ediyor. Faiz yada dolar yatırımı düşüncesiyle, elindeki gelirin erimemesini sağlamaya çalışıyor. Bu karmaşık dengeler içinde biz zamanla birlikte ne yaptığını göreceğiz. Yavaş yavaş aşağı doğu indiğini göreceğiz. Ülke ihracatını artırmaya başladığı zaman, dolar eksilimini daha yoğun bir şekilde karşıladığında ve dolar bollaştığı zaman doların yatırımı daha da azalacak. İnsanların kendilerini hedge etme isteği, dolara hücumu geri gidecek. İnsanlar birikim ve harcama yapmaya başlayacaklar. Tekrar taleple birlikte arz kendisine çeki düzen verecek.” derken zamanla etkinin değişeceğini işaret etti.

“Hedeflerimize döneceğimiz beklentisindeyim”

Son olarak faiz şokları, merkez bankaları ve ekonomi yönetimleri ile birlikte kura müdahale edilmeye çalıştığını belirten ama son tahlilde piyasa daima haklı çıktığını dile getiren Atakişi, “Piyasa kendi pozisyonunu alıyor. İnsanlar da kendi para birimleri dönme tercihi yapma eğilimine giriyorlar. Tabi bunun için olasılıkların incelenmesi lazım.
Pandemi gibi çok korkunç bir dönem yaşadık. Bu sürecin dünya ekonomisinde yarattığı etkilere baktığımızda tüm ekonomiler dahil 2008-2009 döneminden kat ve kat dibe vurduğunu gördük. Bu dipten yukarı doğru çıkış olacak, arada bir takılmalar olacak ve dalgalanmalar olacaktır; ama en nihayetinde ekonomi yönetiminde hedeflenen büyümedir. Gelir dağılımını sağlamaktır. Bu şekilde tekrar hedeflerimize döneceğimiz beklentisindeyim.” şeklinde konuştu.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu