Keşan’da topraksız çilek üretimi bölgede ilk kez Can Sakarya tarafından Bahçeköy-İzzetiye arasındaki seralarda yapılıyor.
Sakarya, 250 metrekarelik serasında 2 dönüme yakın çilek üretiyor.
Topraksız çilek üretimini yıllar önce Marmaris bölgesinde görüp, Keşan’da nasıl yetiştirilebilir diye araştırmaya başladığını söyleyen Can Sakarya: “Yaptığımız araştırmalar sonucunda topraksız tarımda daha avantajlı, işçiliğin çok daha rahat ve çileğe de müdahale edebileceğimiz bir ortam olduğunu keşfettik. Biz de bu üretim şeklini burada yapmaya çalıştık. Şu an burası 250 metrekarelik bir alan. Adet olarak 2 dönüme yakın bir çileğimiz var. Bunu toprağa dikip, katlı sistem sera ortamı yapmasaydık istediğimiz sayıda çileği ekemezdik. Bu katlı sistemdeki amaç işçilik rahat olup, birim alandan olabildiğince fazla çilek üretimi alabilmek. Genellikle insanlar buraya gelip kendileri topluyorlar. Özellikle çocuklar kendileri çileği dalından koparırken çok zevk alıp eğleniyorlar.” dedi.
Keşan Belediye Başkanı Mustafa Helvacıoğlu’na destekleri için teşekkür eden Sakarya: “Bu projeyi sunduğumuzda bizi çok destekleyip, önayak oldu. Biz bu projeyi kendisine sunduğumuzda, Keşan’ın bir çilek merkezi olması konusunda hayali olduğunu öğrendik. Biz de onunla aynı hayali paylaşıyoruz. Bu sistem Keşan’da ilk kez yapılıyor. Bu sistemin gelişmesini çok istiyoruz. Bu sayede Keşan’ın bir çilek merkezi olabileceğini düşünüyoruz. Bölgemizde Karaağaç nasıl bir ceviz merkezi, Çeribaşı nasıl bir kiraz merkezi ise Keşan’da bir çilek merkezi olabilir.” ifadelerini kullandı.
Küçük: “250 metrekarelik alanda topraksız üretim yapılabileceğini ispatladık”
Can Sakarya’nın ardından Ziraat Mühendisi Coşkun Küçük, topraksız çilek üretimi hakkında bilgilendirmede bulundu.
Çileğin çok hassas bir meyve olduğu için olgunlaştıktan sonra fazla dayanmadığının altını çizen Küçük, şunları söyledi: “Bunun yanı sıra nakliye fiyatlarının yüksek olmasından dolayı biz de bu üretimi şehre yakın bir yerde, çok küçük bir alanda yapalım dedik. Üretimi yaptığımız sera yaklaşık 250 metrekare bir alan. Burada yaklaşık 9 bin adet fide ekildi ve buda ortalama iki dönüm yer demek. Kısaca açık alandaki bir buçuk dönümlük yerde yapabilecek bir üretimi biz burada 250 metrekarelik bir alanda yapılabileceğini ispatladık.”
“Çevreye zarar vermeyen bu sistemle çatı katında da üretim yapılabilir”
Topraksız tarımla beraber sebze veya meyve üretimi için tarlaya veya toprağa ihtiyaç olmadığını ve binaların çatı katlarında dahi üretim yapılabildiğini ifade eden Coşkun Küçük, “En ufak bir binanın çatısı 300 ila 400 metrekare ve orada rahatlıkla çilekten fasulyeye, biberden maydanoza kadar istediğinizi üretebilirsiniz. Bunu çok az suyla gerçekleştirebilirsiniz. Devir daim sistemiyle beraber kendi suyumuzu kullanıyoruz. Bizim burada günde yaklaşık 100 litre su tüketimimiz var. Günümüzde normal bir hanede 100 litre su tüketiliyor. Normal tarla tarımında suyla beraber gübrede yıkanıyor. Biz burada 100 ila 200 gram kullanırken, normal çiftçi 4 kiloya yakın gübre kullanıyor. Bu aynı zamanda içme sularımızın kirlenmesi demek. Bizim bu üretimimizde çevreye hiçbir şekilde zarar vermiyoruz. Burada her şey kontrolümüz altında. Ben dışarıdaki yağmuru, çamuru veya toprağı kontrol edemem ama burada her şey benim kontrolüm altında. Gübrelemesinden tutunda zararlı kontrolüne kadar her şey bizim elimizde.“ şeklinde konuştu.
“Dünyada kullanılan 3 sistemden biri olan coco peatte tarzı üretimi tercih ettik”
Küçük, açıklamasına şöyle devam etti: “Dünyada akansu kültürü, durgun su kültürü ve birde coco peatte yetişen raflı sistem kültürü var. Biz coco peatte tarzı üretimi tercih ettik. Yaptığımız araştırmalara göre dikey sistemde hidroponik akan su kültüründe bu kadar çok çilek yetiştiremiyorsunuz. Buraya hidroponik sistemde dikey dikim yapsak ortalama 4 bin kök çilek alıyor ama yapay yaptığımız zaman 9 bin kök çilek alıyor. Devamlı bir enerjiye gerek duymuyoruz. Günde 20 dakikalık bir sulama yapıyoruz. Bu yaparken de elektriğe de ihtiyacımız yok. Dışarda kurduğumuz güneş enerji sistemiyle depomuzdan 20 dakika suluyoruz. 250 metre için günde 100 litre su harcıyoruz. Açık arazide iklime bağlısınız ama burada serada iklimlendirmeyi kendiniz yapabiliyorsunuz. Ben burasını mart ayında kapattığım zaman Nisan ayının başında çilek toplayabiliyorum ama tarlada üretim yapan arkadaşlar Mayıs ayının sonunda üretimi toplayabiliyor. Bunun yanı sıra Ekim sonu, Kasım ayı başı gibi kırağı düşüyor. Açık alanda çilekleri toplama şansınız yok ama burada Ocak ayının sonuna kadar çilek toplayabiliyorsunuz. Bu durum girdi fiyatlarına da yansıyor. “
“Girdi maliyetleri dışında dezavantajı yok”
Topraksız çilek üretiminin dezavantajlarına değinen Coşkun Küçük: “Bu üretimin dezavantajları ilk baştaki girdi maliyetleridir. Bunun haricinde başka bir dezavantajı yok. Bu ürünü toprağa ektiğin zaman bir mars naylonu, toprak altı gübresi ve fideyle ekebiliyorsunuz. Raflı sistem için raf, coco peatte ve demir ekstra maliyet. Bunun yanı sıra seranın da bir maliyeti oluyor. Dekar bazında baktığınız zaman ortalama 600 ila 700 bin lira gibi bir maliyeti oluyor. Bu durumda herkesin veya her çiftçinin yapabileceği bir şey değil. Bu uzun süreli bir yatırım.” dedi.
Çileğin üzümsü bir meyve olduğuna ve organik maddeyi çok sevdiğine vurgu yapan Küçük, şunları söyledi: “Bugün Türkiye topraklarındaki ortalama organik madde oranı yüzde birin altındadır. Bugün bir çilek veya ahududu yetiştirmek istiyorsanız organik madde oranı yüzde 3,5 üzerinde olmak zorunda. Açık tarladaki organik maddeyi yüzde 3,5 oranına çıkarmam için bir sera parası kadar toprağa organik madde gömmem lazım. Coco Peatlerle ben organik madde takviyesini kendim daha ekonomik şekilde yapabiliyorum. Benim burada ürettiğim çileğin fazla dayanma sebebi budur. Bana göre burada üretilenler toprakta üretilenlere göre daha sağlıklı.”