Eğitim, haberleşme, eğlence ve reklam gibi içerikleriyle topluma geniş bir yelpazede yayın hizmeti sunan radyo, yeni teknolojilerle yaşam tarzlarına adapte olarak güçlü bir şekilde varlığını sürdürüyor.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) verilerinden derlenen bilgilere göre, telefon ve telgrafın ardından 19. yüzyılın sonlarına doğru icat edilen radyo, özellikle dünya savaşları sırasında milyonlarca kişiye haber alma imkanı sağladı.
İnternet radyosu, podcast, akıllı telefon ve yeni teknolojilerin ortaya çıkması ve yaygınlaşmasıyla insanların yaşam tarzı ve davranışlarına adapte olan radyo, küresel düzeyde daha güçlü bir şekilde var olamaya devam ediyor.
Türkiye’de ilk radyo yayınının duyulduğu 1927’den günümüze, yaklaşık 100 yıldır, hayatımızın her alanında her anımıza tanıklık eden radyo, yeni iletişim teknolojilerinin eskitemediği, hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olmayı sürdürüyor..
“Tüm radyo çalışanlarının ve dinleyicilerinin 13 Şubat Dünya Radyo Günü kutlu olsun“
“Görünmez Gök İmparatorluğu” RADYO
Elimizden düşürmediğimiz telefonlarla hızlıca iletişim kuruyor, her türlü bilgiye kolayca ulaşıyor ve keyifli zaman geçirebiliyoruz belki ama bir zamanlar gazeteler dışında tek bilgi kaynağı, evlerin baş köşesinde duran radyolardı. Gelişen teknolojiye uyum sağlayan radyo, hâlâ hayatımızdaki önemini koruyor. Artık dünyanın her köşesindeki yerel radyolara bile internet üzerinden erişebiliyoruz.
Sesi kablo ya da tel olmadan, bir yerden başka bir yere elektromanyetik dalgalarla gönderen ve bu yolla insanlar için bilgi kaynağı haline gelen radyo, zamanla kitle iletişiminin vazgeçilmez aracı haline geldi. Peki, geliştiricilerinden biri olan Amerikalı mucit Lee DeForest’ın ‘Görünmez Gök İmparatorluğu’ olarak tanımladığı radyo hayatımıza nasıl girdi? Teknolojiyle birlikte nasıl evrimleşti?
Üç ‘S’ harfiyle başlayan serüven
Radyoyu kimin keşfettiğine dair net bir yanıt yok. Ama gelişimine katkıda bulunan önemli isimlerden bahsetmek mümkün. İngiliz bilim insanı James Maxwell, Alman fizikçi Heinrich Hertz ve ünlü mucit Nikola Tesla’nın ayrı ayrı yaptığı çalışmalar, bu icadın temelini attı.
Ancak radyo yayının uygulamaya ilk geçişi, 1896 yılında İtalyan fizikçi Guglielmo Marconi’nin üç adet ‘S’ harfini kablosuz telgraf aracılığıyla, bir gemiden kıyıda bekleyen yardımcısına yollamasıyla gerçekleşti. Marconi, 1901 yılında Atlas Okyanusu ötesine ilk telsiz mesajını iletti.
1906’da ise ABD’nin Massachusetts kentinden ilk defa ses ve müzik yayını gerçekleştirdi. Ardından Amerika’da amatör radyo yayını patlaması yaşandı. Radyo meraklıları kendi küçük verici setlerini kurarak yerel yayın yapmaya başladı. Amatör radyocuların hava durumu ya da müzik yayınları çok ilgi gördü.
Savaş haberlerini radyodan aldılar
II. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar radyo yayıncılığı, özellikle Avrupa’da altın çağını yaşadı. Cephelerden haber almak isteyenler, radyo yoluyla gelişmelerden haberdar oldu. Bu yıllarda radyo siyasi propaganda için de kullanılıyordu. Radyo yayınlarıyla propaganda yaparak iktidara gelen Hitler, daha sonra da iktidarda kalabilmek için radyonun imkanlarını kullanmaya çalıştı.
“Alo Alo, Muhterem Sâmiîn”
Türkiye’de ilk radyo yayını Mart 1927’de Sirkeci Postanesi’nin alt katında gerçekleşti. O yıllarda evlerde radyo alıcısı olmadığı için postane kapısının üstüne yerleştirilmiş bir hoparlör aracılığıyla sokaktaki vatandaşa seslenen kişi ise ilk radyoculardan Eşref Şefik’ti. Şefik’in ilk sözleri “Alo alo muhterem samiîn” yani “Muhterem dinleyiciler” oldu.
1925 yılında kurulan İstanbul Radyosu, düzenli yayına 6 Mayıs 1927 tarihinde başladı. Ardından radyo her eve girdi. Teknoloji geliştikçe sinema, televizyon ve internet hayatımıza girdi ama radyo hayatımızdan hiç çıkmadı. Radyo, gelişen teknolojiye ayak uydurmayı her dönemde başardı. Artık parazitsiz, yüksek kalite ses yayınlayan, kanalın, programın, şarkının, sanatçının adını gösteren dijital radyo çağı başladı.
Trafikte yol arkadaşı
En çok radyo dinlenen yerlerin başında otomobiller geliyor. Araştırmalara göre her iki kişiden biri aracında radyo dinliyor. Büyükşehirlerde trafik yoğunluğu arttıkça insanlar araçlarında daha fazla radyo dinlemeye, daha fazla radyo dinlendikçe radyolar trafik yayınları yapmaya başladı.
Özellikle İstanbul’da 100’den fazla radyo istasyonu, geleneksel yöntemlerle, yani kendilerine tahsis edilen frekanslarla çeşitli radyo yayını yapıyor. Araştırmalara göre, günde ortalama 91 dakikayı trafikte geçiren İstanbullular, her zevke hitap eden radyolarla bu süreye katlanabiliyor.
Türkiye, Avrupa’nın en geniş radyo ağına sahip ülkelerinden biri
Sirkeci’deki Büyük Postane binasının kapısının üstüne yerleştirilen hoparlörle başlayan ilk radyo yayınları, 97 yıllık geçmişiyle Türkiye’de vazgeçilmeyen iletişim araçlarının başında geliyor.
İçinde bulunduğumuz bu çağda, 100 yıla yakın radyo geçmişine sahip ülkemiz, yayın hayatını sürdüren yaklaşık 1000 radyosuyla Avrupa’nın en geniş radyo ağına sahip ülkelerinden biri olarak öne çıkıyor.